Yakalama Kararı, Yakalama Emri Hakkında Bilinmesi Gerekenler

1. Yakalama Kararı Nedir? (CMK m.90 Hukuki Tanımı)

Değerli müvekkillerim, ceza muhakemesi hukukunda yakalama, bireyin özgürlüğünü geçici olarak kısıtlayan kritik bir koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun (CMK) 90. maddesi, yakalamayı hukuki olarak tanımlamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2016/989 E., 2018/656 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, CMK m.90/1’e göre yakalama, “a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” hallerinde herkes tarafından yapılabilecek geçici bir işlemdir. Anayasa Mahkemesi’nin Rıdvan Akbaş kararında (B. No: 2021/25399, 17/4/2025) ise daha geniş bir anayasal perspektifle, “suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınması” olarak tanımlanmıştır. Kolluk görevlileri için ise CMK m.90/2, “tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler” hükmünü getirir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/526 E., 2021/556 K.). Bu tanımlar, yakalamanın Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca hâkim kararı olmaksızın yalnızca suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde başvurulabilen bir tedbir olduğunu ortaya koymaktadır.

• Gözaltı, Tutuklama ve Durdurma ile Farkı

Yakalama, sıkça karıştırılan diğer koruma tedbirlerinden ayrılmaktadır. Gözaltı, yakalamadan sonraki aşamadır ve CMK m.91 uyarınca yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. Gözaltı, savcılık kararıyla başlayan ve genellikle 24 saati aşmayan süreli bir kısıtlamadır. Tutuklama ise CMK m.100 uyarınca kuvvetli suç şüphesi ve kaçma gibi somut nedenlere dayalı olarak yalnızca hâkim kararıyla verilebilen, daha uzun süreli bir özgürlükten yoksun bırakma halidir (Anayasa Mahkemesi, Mehmet Fatih Yiğit ve Diğerleri, B. No: 2014/16838, 9/9/2015). Durdurma ise bu tedbirlerin en hafifi olup, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu (PVSK) m.4/A uyarınca makul bir sebebe dayalı olarak kişilerin geçici olarak durdurulup kimliklerinin sorulmasıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun birçok kararında vurguladığı gibi, “Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/52 E., 2019/429 K.).

• Yakalama Yetkisi Kimlere Aittir? (Kolluk ve Vatandaş)

Yakalama yetkisi, hem kolluk görevlilerine hem de belirli şartlar altında vatandaşlara aittir. CMK m.90/1, “herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir” hükmüyle, suçüstü hallerinde vatandaşlara bu yetkiyi tanımıştır. Kolluk görevlilerinin (polis, jandarma) yetkisi ise daha geniştir. PVSK m.13 uyarınca kolluk, “suçüstü hâlinde veya gecikmesinde sakınca bulunan diğer hâllerde suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri” yakalama yetkisine sahiptir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/989 E., 2018/656 K.). Vatandaşın yakalama yetkisi ise istisnai olup, Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2022/6645 E., 2023/1241 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, yakalanan kişinin derhal kolluğa teslim edilmesi zorunluluğu ile sınırlıdır. Bu yükümlülüğün ihlali, yakalamayı hukuka aykırı hale getirir ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturabilir.

2. Yakalama Türleri

• Suçüstü Yakalama (CMK m.90/1)

Suçüstü yakalama, CMK m.90/1 uyarınca, kişiye suçu işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçma olasılığı bulunması halinde herkes tarafından yapılabilen yakalama türüdür. Suçüstü halinin tanımı ise CMK m.2/j’de yapılmıştır: “1. İşlenmekte olan suçu, 2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin işlediği suçu…ifade eder” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/526 E., 2021/556 K.). Yargıtay kararlarında, temadi eden (kesintisiz) suçlarda, örneğin silahlı terör örgütü üyeliğinde, failin yakalandığı anın suçüstü hali sayılacağı kabul edilmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/337 E., 2021/55 K.).

• Kolluk Tarafından Yakalama (Gecikmesinde Sakınca – CMK m.90/2)

Kolluk görevlileri, suçüstü hali dışında, CMK m.90/2’de belirtilen şartlarda da yakalama yapabilir. Bu hükme göre kolluk, “tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptir.” Anayasa Mahkemesi’nin Hasan Akboğa kararında (B. No: 2016/10380, 27/3/2019) belirtildiği gibi, özellikle terör suçları gibi karmaşık soruşturmalarda, delillerin kaybolma veya şüphelinin kaçma riskinin bulunduğu durumlarda bu yetki kullanılmaktadır. Bu tür yakalama, acil müdahale gerektiren ve savcıya ulaşılamayan durumlar için öngörülmüş istisnai bir yetkidir.

• Vatandaş Tarafından Yakalama Şartları

Vatandaşların yakalama yetkisi, CMK m.90/1’de düzenlenen suçüstü haliyle sınırlıdır. Buna göre bir vatandaş, “kişiye suçu işlerken rastlaması” veya “suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” durumlarında geçici olarak yakalama yapabilir. Ancak bu yetkinin en önemli şartı, yakalanan kişinin ve olayın derhal kolluk kuvvetlerine bildirilmesi ve şüphelinin teslim edilmesidir (CMK m.90/5). Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 2022/6645 E., 2023/1241 K. sayılı kararında, tarlasında suç işleyen kişiyi yakalayıp kolluğa haber vermeden alıkoyan sanığın eyleminin, geçici yakalama olarak kabul edilmeyip kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşturduğuna hükmedilmiştir. Bu karar, vatandaş yakalamasının sınırlarını ve aşılması durumundaki hukuki sonuçları net bir şekilde ortaya koymaktadır.

• Yakalama Emri ile Yakalama (CMK m.98)

Yakalama emri ile yakalama, CMK m.98’de düzenlenmiş olup, soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak şüpheli veya sanığın çağrıya uymaması veya kaçak olması gibi durumlarda Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından verilen bir karara dayanır. Bu emir, kolluk görevlileri tarafından infaz edilir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2021/7012 E., 2023/1274 K. sayılı kararında, Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen talimatla gerçekleştirilen yakalama işlemi bu türe bir örnek teşkil etmektedir. Bu tür yakalama, önceden verilmiş bir yargısal karara dayandığı için kolluğun veya vatandaşın re’sen yaptığı yakalamalardan ayrılır.

3. Yakalama Şartları Nelerdir?

• Kuvvetli Suç Şüphesi (Somut Delil)

Her türlü yakalama işlemi için temel şart, kuvvetli suç şüphesinin varlığıdır. Bu şüphe, soyut iddialara değil, somut delillere dayanmalıdır. PVSK m.13, kolluğun “suç işlendiğine veya suça teşebbüs edildiğine dair haklarında kuvvetli iz, eser, emare veya delil bulunan şüphelileri” yakalayabileceğini belirtir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/52 E., 2019/429 K.). Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020/318 E., 2022/384 K. sayılı kararında, başlangıç şüphesinin dahi “en azından belirti düzeyinde delillere dayanıyor olması” gerektiği vurgulanmıştır. Uygulamada HTS kayıtları, tanık beyanları, olay yerinde ele geçirilen suç aletleri veya maddeler gibi unsurlar somut delil olarak kabul edilmektedir.

• Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hal

Gecikmesinde sakınca bulunan hal, derhal işlem yapılmadığı takdirde şüphelinin kaçması, delillerin yok edilmesi veya karartılması gibi bir tehlikenin mevcut olduğu durumları ifade eder (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/989 E., 2018/656 K.). Bu şart, özellikle CMK m.90/2 uyarınca kolluğun savcı emri olmaksızın yakalama yapabilmesinin temelini oluşturur. Anayasa’nın 19. maddesi de hâkim kararı olmaksızın yakalamayı bu gibi acil durumlarla sınırlandırmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2019/469 E., 2019/721 K. sayılı kararında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen soruşturmalarda bu halin varlığı kabul edilmiştir.

• Kaçma veya Delil Karartma Şüphesi

Kaçma veya delil karartma şüphesi, yakalama tedbirinin en önemli gerekçelerindendir. Anayasa’nın 19. maddesi, bu şüpheyi tutuklama için bir neden olarak sayarken, yakalama için de temel bir gerekçe oluşturur. Yargıtay kararlarında, şüphelinin polisleri görünce kaçmaya çalışması (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/1106 E., 2017/54 K.), ikametin arka kapısından kaçma teşebbüsü (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/469 E., 2019/721 K.) veya sim kartını yutmaya çalışması (Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2018/327 E., 2018/5208 K.) gibi somut olgular bu şüphenin varlığına işaret eden örnekler olarak değerlendirilmiştir.

• Ölçülülük İlkesi

Tüm koruma tedbirlerinde olduğu gibi yakalamada da ölçülülük ilkesi esastır. Anayasa’nın 13. maddesi, temel hak ve hürriyetlere yönelik sınırlamaların bu ilkeye aykırı olamayacağını emreder. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2018/52 E., 2019/429 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, uygulanan tedbirin “ilgililere ‘ölçüsüz bir yükümlülük’ getirmemesi” gerekir. Bu ilke, yakalama işleminin elverişli, gerekli ve orantılı olmasını zorunlu kılar. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin Hasan Akboğa kararında (B. No: 2016/10380, 27/3/2019), terör şüphesiyle yakalanan bir kişinin toplam 7 saat 28 dakika özgürlüğünden mahrum kalması, olayın koşulları dikkate alındığında ölçüsüz bulunmamıştır.

• Katalog Suçlar ve Uygulamadaki Örnekler

CMK’da yakalama için belirli bir “katalog suç” listesi bulunmamakla birlikte, uygulamada özellikle ağır ceza gerektiren suçlarda yakalama tedbirine daha sık başvurulduğu görülmektedir. Yargıtay kararlarında uyuşturucu madde ticareti (TCK m.188), silahlı terör örgütü üyeliği (TCK m.314) ve kaçakçılık gibi suçlar, yakalama tedbirinin uygulandığı suç tiplerine örnek olarak sıkça yer almaktadır. Örneğin, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2019/469 E., 2019/721 K. sayılı kararında, FETÖ/PDY üyeliği suçlamasıyla aranan ve kaçmaya çalışırken yakalanan yüksek yargı mensubunun durumu, katalog suçlarda yakalama şartlarının nasıl değerlendirildiğine dair somut bir örnek oluşturmaktadır. Bu gibi suçlarda, suçun niteliği gereği kaçma ve delil karartma şüphesinin daha yüksek olduğu kabul edilmektedir.

4. Yakalama ve Durdurma Arasındaki Fark

Ceza avukatı olarak, müvekkillerimizin haklarını korumak adına yakalama ve durdurma arasındaki temel ayrımı netleştirmek, hukuki sürecin en kritik adımlarından biridir. Bu iki kavram, kolluk kuvvetlerinin yetkilerini ve bireylerin özgürlüklerine müdahalenin sınırlarını belirler. Durdurma, önleyici bir idari tedbir iken; yakalama, adli bir koruma tedbiridir ve daha ağır sonuçlar doğurur.

• PVSK’ya Göre Durdurma Yetkisi

Durdurma yetkisi, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun (PVSK) 4/A maddesinde düzenlenmiştir. Bu yetki, polisin suç işlenmesini önlemek, kamu düzenini sağlamak veya bir tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla başvurduğu, yakalamaya göre daha hafif nitelikte bir tedbirdir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun birçok kararında bu yetkinin çerçevesi çizilmiştir. Kurul, durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için temel koşulu şu şekilde ifade etmiştir:

“Durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2023/203 E., 2023/588 K., 08.11.2023).

Durdurma, kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı bir yakalama işlemi değildir. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 27. maddesinde bu ayrım net bir şekilde ortaya konulmuştur: “Bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir.” Bu kapsamda durdurma, kimlik sorma veya yoklama şeklinde basit bir kontrolle sınırlıdır ve keyfiliğe yol açacak şekilde uygulanamaz.

• CMK’ya Göre Yakalama Yetkisi

Yakalama, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 90. maddesinde düzenlenen ve kişinin özgürlüğünü kısıtlayan bir koruma tedbiridir. Yakalama, somut bir suç şüphesine dayanır ve adli bir sürecin başlangıcını teşkil eder. CMK m. 90/1’e göre, suçüstü gibi belirli durumlarda herkesin geçici yakalama yetkisi bulunmaktadır:

“Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/1063 E., 2017/7 K., 17.01.2017).

Kolluk görevlilerinin yakalama yetkisi ise daha geniştir. CMK m. 90/2 uyarınca kolluk, “tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.” Yakalama, kişinin fiilen denetim altına alınması, kaçmasının ve delilleri karartmasının önlenmesi amacıyla uygulanır.

• Hangi Durumlarda Hangisi Uygulanır?

Uygulamada bu iki tedbirin ne zaman devreye gireceği, şüphenin yoğunluğuna ve durumun aciliyetine bağlıdır. Durdurma, “umma derecesinde makul şüphe” olarak tanımlanan, henüz somut bir suça dönüşmemiş ancak bir tehlike veya suç işleneceği izlenimi veren durumlarda kullanılır. Örneğin, polisin tecrübesine dayanarak şüpheli davranışlar sergileyen bir kişiyi durdurup kimlik sorması PVSK kapsamındadır.

Yakalama ise, suçüstü hali gibi şüphenin somut delillerle desteklendiği durumlarda uygulanır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında bu ayrım somut bir olay üzerinden açıklanmıştır. Sanığın “yanına gelen kişilere avucunun içerisinden bir şeyler verip karşılığında da bir şeyler aldığının görülmesi üzerine” yapılan müdahale, suçüstü hali sayılarak CMK m. 90/1-a kapsamında yakalama olarak nitelendirilmiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/988 E., 2017/55 K., 07.02.2017). Dolayısıyla, önleyici ve idari bir amaç güdüldüğünde durdurma; adli bir soruşturma gerektiren, suçun işlendiğine dair kuvvetli emareler bulunduğunda ise yakalama tedbirine başvurulur.

5. Yakalama Emri Nedir?

Yakalama emri, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 98. maddesinde düzenlenen, şüphelinin veya sanığın yetkili makamlar önünde hazır bulunmasını sağlamak amacıyla özgürlüğünü kısıtlayan bir koruma tedbiridir. Bu emir, soruşturmanın veya kovuşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için kaçma şüphesi bulunan veya çağrıya uymayan kişiler hakkında hâkim veya mahkeme tarafından verilir.

• Yakalama Emrinin Koşulları (CMK m.98)

Yakalama emrinin hangi koşullarda düzenleneceği CMK m. 98’de açıkça belirtilmiştir. Yargı kararlarında bu madde sıklıkla referans alınarak emrin hukuki çerçevesi çizilir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında maddenin ilgili fıkraları şu şekilde özetlenmiştir:

“(1) Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir. (2) Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler. (3) Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir.” (AYM, B. No: 2014/19367, 20/9/2017).

Ayrıca, yakalama emrinde “kişinin açık eşkâli, bilindiğinde kimliği ve yüklenen suç ile yakalandığında nereye gönderileceği gösterilir” (CMK m. 98/4).

• Sulh Ceza Hâkimi Tarafından Verilen Yakalama Emri

Soruşturma evresinde yakalama emri düzenleme yetkisi, kural olarak Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimine aittir. Savcının doğrudan yakalama emri düzenleme yetkisi yoktur; bu durum, kişi özgürlüğüne yönelik bu ağır müdahalenin hâkim denetiminde olmasını sağlayan önemli bir güvencedir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir kararında, adresinde bulunamayan ve çağrı yapılamayan şüpheli hakkında Sulh Ceza Hâkimliği tarafından yakalama emri çıkarılması süreci şöyle ifade edilmiştir:

“Kahramanmaraş 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 25.10.2018 tarih, 2018/2882 D.İş sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturma dosyasında şüphelinin tanzim edilen araştırma raporlarında adresinde bulunamadığının ve kendisine çağrı yapılamadığı anlaşıldığından, CMK’ nın 98 ve 94 maddelerince uyarınca, hakkında yakalama emri çıkartılmasına karar verildiği…” (Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2022/1390 E., 2022/3200 K., 01.06.2022).

• Soruşturma ve Kovuşturma Evresinde Yakalama Emri

Yakalama emri, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde farklı makamlar tarafından ve farklı koşullarda düzenlenir.

  • Soruşturma Evresi: CMK m. 98/1 uyarınca, Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hâkimi tarafından düzenlenir. Temel amaç, ifade veya sorgu için hazır bulunmayan şüphelinin yetkili makam önüne çıkarılmasını sağlamaktır.
  • Kovuşturma Evresi: Bu evrede, yani kamu davası açıldıktan sonra, yakalama emri düzenleme yetkisi davayı yürüten hâkim veya mahkemeye aittir. Mahkeme, kaçak durumda olan sanık hakkında re’sen (kendiliğinden) veya Cumhuriyet savcısının talebi üzerine yakalama emri düzenleyebilir (CMK m. 98/3).

• İfade Vermeye Gelmeyen Şüpheli İçin Yakalama

Yakalama emrinin en sık başvurulduğu durumlardan biri, usulüne uygun yapılan çağrıya rağmen ifade vermek üzere Cumhuriyet savcılığına veya sorgu için Sulh Ceza Hâkimliğine gelmeyen şüphelilerdir. CMK m. 98/1’in “çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında” ifadesi bu durumu doğrudan düzenlemektedir. Bu hüküm, soruşturmanın sürüncemede kalmasını engellemek ve şüphelinin savunmasının alınarak maddi gerçeğe ulaşılmasını sağlamak amacıyla getirilmiş zorunlu bir tedbirdir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında da belirtildiği gibi, sanığın adresinde bulunamaması nedeniyle CMK m. 98 gereğince yakalama emri düzenlenmesi, soruşturma ve kovuşturma makamlarının süreci ilerletmek için başvurduğu meşru bir yoldur (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2014/478 E., 2016/347 K., 11.10.2016).

6. Yakalamanın Hukuki Dayanakları

Bir ceza avukatı olarak, müvekkillerimizin özgürlüğünü kısıtlayan yakalama tedbirinin hukuki dayanaklarının sağlamlığını titizlikle inceleriz. Yargı kararları, bu dayanakların sınırlarını ve uygulama koşullarını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

• CMK m.90: Yakalama

Yakalama, ceza muhakemesinin en temel koruma tedbirlerinden biri olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından “Bir kimsenin, hâkim kararı olmaksızın geçici olarak özgürlüğünün sınırlandırılması” olarak tanımlanmıştır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/696 E., 2014/236 K., 06.05.2014). Anayasa Mahkemesi ise yakalama kavramını daha geniş bir perspektiften ele alarak, 5271 sayılı Kanun’daki düzenlemeden daha geniş bir anlama sahip olduğunu belirtmiştir. AYM’ye göre, “Anayasal anlamda suç isnadına bağlı yakalama, kişinin fiziksel özgürlüğünden yoksun bırakıldığı andan tutuklandığı veya tutuklanmaksızın serbest bırakıldığı ana kadar devam eden tüm süreci kapsamaktadır. Bu bağlamda Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen yakalama kurumunun 5271 sayılı Kanun’daki gözaltını da kapsadığı söylenebilir” (AYM, Şahin Çoban Başvurusu, B. No: 2022/43538, 29/7/2025).

CMK m.90, yakalama yetkisini iki ana kategoriye ayırır. İlk olarak, herkes tarafından geçici yakalama yapılabilecek haller düzenlenmiştir: “a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” (AYM, Mehmet Fatih Yiğit ve Diğerleri Başvurusu, B. No: 2014/16838, 9/9/2015). Ancak Yargıtay, bu yetkinin sınırlı olduğunu, özel kişilerin yakaladıkları kişiyi arayamayacağını, eşyasına el koyamayacağını ve zor kullanamayacağını vurgulamıştır (Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2016/1121 E., 2016/5765 K., 07.12.2016). İkinci olarak, kolluk görevlilerinin yakalama yetkisi, “tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde” mümkündür (AYM, A.A. Başvurusu, B. No: 2017/34502, 21/10/2021).

• CMK m.91: Gözaltı

Yakalama sonrası süreç, CMK m.91 uyarınca gözaltı tedbiriyle devam edebilir. Gözaltı, “Yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir” hükmüne dayanır. Ancak bu tedbirin uygulanabilmesi için “soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır” (AYM, Mehmet Fatih Yiğit ve Diğerleri Başvurusu, B. No: 2014/16838, 9/9/2015). Yargıtay kararlarında, gözaltı süresinin usulüne uygun uzatılması ve yasal sürelerin aşılmaması gerektiği, aksi takdirde hukuka aykırılık oluşacağı belirtilmektedir. Örneğin bir kararda, “gözaltı kararının 5271 sayılı Kanun’un 91 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca usulüne uygun olarak her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılmasına karar verildiği” belirtilerek yasal sürelere riayet edildiği teyit edilmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/7012 E., 2023/1274 K., 17.04.2023).

• CMK m.92-98: Yakalama Emri, Serbest Bırakma ve Zorla Getirme

Yakalama, her zaman suçüstü hali gibi ani gelişen durumlarda değil, bir yargı merciinin kararıyla da gerçekleşebilir. CMK m.98, yakalama emri düzenlenebilecek halleri açıkça belirtmiştir: “Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir… Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/696 E., 2014/236 K., 06.05.2014). Uygulamada, Cumhuriyet savcısının sözlü olarak verdiği yakalama emrinin en kısa sürede yazılı hale dönüştürülmemesi, CMK m.161’e aykırılık teşkil eden önemli bir usul hatası olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/9999 E., 2016/5825 K., 06.04.2016).

Yakalama emri üzerine yakalanan kişinin durumu ise CMK m.94 ile güvence altına alınmıştır. Bu maddeye göre, “Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmidört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde en yakın sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2014/4381 E., 2014/19509 K., 13.10.2014). Bu süreye uyulmaması, Anayasa m.19 ve AİHS m.5’te güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali anlamına gelir ve tazminat sorumluluğu doğurur.

7. Yakalamanın Usulü ve Prosedürü

Yakalama tedbirinin hukuka uygunluğu, yalnızca dayandığı yasal zemine değil, aynı zamanda uygulanış biçimine de bağlıdır. Bir ceza avukatı olarak, müvekkilimizin yakalanma anından itibaren tüm prosedürün kanuna uygun yürütülüp yürütülmediğini denetlemek asli görevimizdir.

• Yakalama Sırasında Yapılması Gereken İşlemler

Kolluğun yakalama anında atması gereken ilk adım, CMK m.90/4’te açıkça belirtilmiştir: “Kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanunî hakları derhal bildirir” (AYM, İmam Güneş Başvurusu, B. No: 2018/13501, 16/6/2021). Dirençle karşılaşılması durumunda ise Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca, direnişi kıracak ölçüde ve kademeli olarak zor kullanma yetkisi bulunmaktadır (AYM, Ayşe Adanali Başvurusu, B. No: 2016/76401, 13/2/2020). Ancak bu yetkinin orantısız kullanımı, yakalama işlemini hukuka aykırı hale getirir.

• Hakların Bildirilmesi Zorunluluğu

Yakalanan kişiye haklarının derhal bildirilmesi, adil yargılanma hakkının temel bir güvencesidir. Yargıtay, bu zorunluluğun ihlalini sürekli olarak bozma nedeni saymaktadır. Birçok kararda, davacıların “CMK’nın 90. ve 147. maddeleri… aykırı olacak şekilde kanuni haklarının kendisine hatırlatılmadığını, ne ile suçlandığı konusunda kendisine bilgi verilmediğini” iddia ettiği ve bu durumun tazminat gerektiren bir hukuka aykırılık olduğu kabul edilmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/9999 E., 2016/5825 K., 06.04.2016). Anayasa Mahkemesi de bu hakkı Anayasa’nın 19. maddesinin dördüncü fıkrasıyla güvence altına almıştır: “Yakalanan veya tutuklanan kimseye, yakalama veya tutuklama sebeplerinin, haklarındaki iddiaların hemen yazılı olarak bildirilmesini… öngörmektedir” (AYM, İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya Başvurusu, B. No: 2013/3193, 15/10/2015).

• Yakalama Tutanağının İçeriği ve Örnekleri

Yakalama işlemi, bir tutanakla belgelenmek zorundadır. Bu tutanak, işlemin hukuka uygunluğunun denetimi için kritik öneme sahiptir. Anayasa Mahkemesi, içeriği eksik bir tutanağın usul ihlali olduğuna hükmetmiştir. İdeal bir yakalama tutanağında, sadece yakalananların isim listesi değil, aynı zamanda “yakalamanın şekli, yeri, saati, yakalama işlemini hangi kolluk görevlisinin gerçekleştirdiği ve yakalanan kişinin ne şekilde Emniyete götürüldüğü hususlarına ilişkin bilgilere yer verilmemiştir” eleştirisinde belirtilen tüm detaylar bulunmalıdır (AYM, İpek Deniz ve Diğerleri Başvurusu, 21/4/2016). Yargıtay kararlarında sıkça rastlandığı üzere, sadece sağlık muayenesi ve serbest bırakma tutanağı düzenlenmesi, CMK m.90/6 ve ilgili yönetmeliklere aykırı bulunmakta ve yakalama prosedürünün eksik yürütüldüğünü göstermektedir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2014/20624 E., 2015/12265 K., 01.07.2015).

8. Yakalanan Kişinin Hakları

Yakalama anından itibaren şüpheli, bir dizi devredilemez hakka sahiptir. Bu hakların ihlali, hem soruşturmanın sıhhatini zedeler hem de devletin tazminat sorumluluğunu doğurur.

• Müdafi (Avukat) İsteme Hakkı

Yakalanan kişinin en temel haklarından biri, bir avukatın hukuki yardımından yararlanmaktır. Yargı kararları, bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasını temin etmeyi amaçlar. Örneğin bir Yargıtay kararında, “davacının gözaltı süresinde müdafii ile görüştürüldüğü” ve ifadesinin “müdafi huzurunda cumhuriyet savcısı tarafından alındığı” belirtilerek hakkın usulüne uygun kullandırıldığı teyit edilmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2021/7012 E., 2023/1274 K., 17.04.2023). Terörle Mücadele Kanunu gibi özel kanunlar kapsamında bu hakka geçici kısıtlamalar getirilebilse de, Anayasa Mahkemesi bu kısıtlamaların “silahların eşitliği” ilkesini ihlal etmemesi gerektiğini vurgulamaktadır (AYM, Tamer Morkoç Başvurusu, B. No: 2013/5507, 15/6/2016).

• Yakınlarına Haber Verilmesi

CMK m.95, yakalanan kişinin durumunun yakınlarına bildirilmesini emredici bir hüküm olarak düzenlemiştir. Yargıtay, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesini açık bir hak ihlali olarak kabul etmektedir. Birçok kararda, “yakalama gerçekleştirildikten sonra yakınlarına haber verilmediğini bu haliyle CMK’nın 95. maddesine aykırı davranıldığını” tespit ederek tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/9999 E., 2016/5825 K., 06.04.2016).

• Sağlık Kontrolü ve Tıbbi Muayene

Yakalanan kişinin sağlık durumunun tespiti, hem kötü muamele iddialarının önlenmesi hem de kişinin sağlığının korunması açısından zorunludur. Özellikle zor kullanılarak yapılan yakalamalarda bu zorunluluk daha da önem kazanır. İlgili yönetmelik uyarınca, “Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir” (AYM, Ayşe Adanali Başvurusu, B. No: 2016/76401, 13/2/2020). Kararlarda, sağlık kontrolünün geciktirilmesi veya hiç yapılmaması, hak ihlali olarak değerlendirilmektedir.

• Susma Hakkı

Şüphelinin kendisini suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanamaması ilkesinin bir yansıması olan susma hakkı, yakalama anından itibaren geçerlidir. Anayasa Mahkemesi kararında yer alan “sorulan tüm sorulara ve suçlamalara karşı susma hakkını kullanmıştır” ifadesi, bu hakkın uygulamadaki somut bir örneğidir (AYM, Tamer Morkoç Başvurusu, B. No: 2013/5507, 15/6/2016). Hakların bildirilmesi yükümlülüğü, şüphelinin susma hakkından haberdar edilmesini de kapsar.

• İşkence ve Kötü Muamele Yasağı

Anayasa’nın 17. maddesinde mutlak bir yasak olarak düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağı, yakalama ve gözaltı sürecinde en hassas konudur. Anayasa Mahkemesi bu yasağı, “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz” hükmüyle güvence altına almıştır (AYM, İmam Güneş Başvurusu, B. No: 2018/13501, 16/6/2021). Yargıtay kararlarında, orantısız güç kullanımı, darp, uzun süreler boyunca makul bir gerekçe olmaksızın otobüste bekletilme ve temel ihtiyaçların (yeme-içme) karşılanmaması gibi eylemler, bu yasağın ihlali olarak kabul edilmekte ve tazminat nedeni sayılmaktadır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/3310 E., 2015/12266 K., 01.07.2015).

9. Yakalama Sonrası Süreç

• Gözaltına Alma Şartı (CMK m.91)

Ceza avukatı olarak, müvekkillerimin yakalama sonrası süreçte haklarının korunması için gözaltına alma şartlarının titizlikle uygulanmasını sağlarım. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 91. maddesi bu şartı net bir şekilde tanımlamaktadır: “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır” (AYM, B. No: 2016/73490, 11/3/2020; AYM, B. No: 2014/14061, 8/4/2015). Yargı kararları, bu “somut delil” şartının altını çizmektedir. Örneğin, Anayasa Mahkemesi, sadece somut bir olay veya olguya dayanmayan, yer, zaman ve kişi bağlantısı içermeyen bir ihbarın gözaltı için yeterli olmadığını ve bu durumda uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir (AYM, V.Ç. Başvurusu, B. No: 2020/39693, 18/10/2022). Buna karşılık, FETÖ/PDY üyeliği gibi suçlarda ByLock kullanımı ve HTS kayıtları gibi unsurlar somut delil olarak kabul edilerek gözaltı işlemi hukuka uygun bulunmuştur (AYM, B. No: 2019/1463, 11/1/2023). Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise, mütemadi (kesintisiz) suç niteliğindeki örgüt üyeliğinde, sanığın ikametinde yakalanmasını suçüstü hali kapsamında değerlendirerek gözaltı işlemini hukuka uygun bulmuştur (Yargıtay CGK, E.2019/390, K.2019/586, 10.10.2019).

Uygulamada, yakalama sonrası savcılık talimatı olmaksızın yapılan alıkoymalar hukuka aykırıdır. Yargıtay, savcıya ivedi bilgi verilmeksizin ve nezarethane defterine kayıt yapılmaksızın kişilerin polis merkezinde tutulmasının, CMK m.90 ve Yakalama ve Gözaltına Alma Yönetmeliği m.6 hükümlerini ihlal ettiğini ve kişi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturabileceğini belirtmiştir (Yargıtay 14. CD, E.2011/15412, K.2013/6043, 15.05.2013). Ayrıca, yakalanan kişiye derhal haklarının hatırlatılması ve suçlamanın bildirilmesi zorunludur. Yargıtay, bu yükümlülüklerin yerine getirilmediği, kişinin saatlerce otobüste bekletildiği ve temel ihtiyaçlarının karşılanmadığı durumları CMK m.90, m.147 ve ilgili yönetmeliklere aykırı bularak bozma nedeni saymıştır (Yargıtay 12. CD, E.2015/9116, K.2016/5826, 06.04.2016).

İkincil Kaynak Bilgisi: Anayasa Mahkemesi, 7245 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca çarşı ve mahalle bekçilerine “suç işlenirken veya işlendikten sonra, henüz izleri meydanda iken şüphelileri yakalama” yetkisi verilmesini Anayasa’ya aykırı bulmamıştır. Bu yetkinin, CMK m.90’da düzenlenen suçüstü hâliyle sınırlı olduğu ve yakalama sonrası sürecin CMK hükümlerine tabi olduğu vurgulanmıştır (AYM, E.2020/59, K.2023/53, 22/03/2023).

• Gözaltı Süresi Uzatmalar

Müvekkillerime her zaman hatırlattığım gibi, gözaltı süresi keyfi olarak uzatılamaz. CMK m.91’e göre, “Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmidört saati geçemez.” Toplu olarak işlenen suçlarda ise Cumhuriyet savcısı, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle bu sürenin her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir (AYM, B. No: 2016/73490, 11/3/2020). Olağanüstü hâl dönemlerinde bu süreler KHK’lar ile önce 30 güne, sonra 7 güne kadar uzatılmış olsa da (AYM, B. No: 2016/22256, 11/1/2018), terör suçları için dahi gözaltı süresinin en fazla iki defa uzatılabileceği düzenlenmiştir (AYM, B. No: 2019/1463, 11/1/2023). Yargıtay, gözaltı uzatma kararlarının şüpheliye usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi gerektiğini ve bu sürecin hukuka uygun yürütülmesinin zorunlu olduğunu belirtmiştir (Yargıtay 12. CD, E.2021/7012, K.2023/1274, 17.04.2023).

• Savcı ve Hâkim Önüne Çıkarılma Süreleri

Anayasa’nın 19. maddesi ve CMK m.91 uyarınca, yakalanan veya gözaltına alınan kişi, bireysel suçlarda en geç 48 saat, toplu suçlarda ise en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılmak zorundadır (AYM, B. No: 2017/28308, 21/10/2021). Bu sürelere, yakalama yerine en yakın hâkime gönderilme için gereken zorunlu süre (en fazla 12 saat) dahil değildir (AYM, B. No: 2016/40170, 16/11/2017). Yargı kararları, bu sürelere uyulmamasının doğrudan bir hak ihlali ve tazminat nedeni olduğunu ortaya koymaktadır. Anayasa Mahkemesi, UYAP arızası gibi teknik gerekçelerin süre aşımını meşrulaştırmayacağını vurgulamıştır (AYM, B. No: 2014/14061, 8/4/2015). Yargıtay, yakalama emriyle yakalanan bir kişinin yetkili mahkemeye sevk edilmesinin 98 gün sürmesini “makul süre olarak dahi kabule imkân bulunmamaktadır” şeklinde niteleyerek hukuka aykırı bulmuş ve tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir (Yargıtay 12. CD, E.2014/4381, K.2014/19509, 13.10.2014). Önemli bir detay olarak, şüphelinin sulh ceza hâkimliğindeki sorgu sürecinde geçen sürenin gözaltı süresinden sayılmadığı kabul edilmektedir (Yargıtay 12. CD, E.2021/7012, K.2023/1274, 17.04.2023).

• Serbest Bırakma veya Tutuklama Kararı

Gözaltı süresinin sonunda şüpheli, sulh ceza hâkimi önüne çıkarılır. Hâkim, CMK m.100 ve m.101 uyarınca bir karar vermek zorundadır. Tutuklama kararı verilebilmesi için “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması” şarttır (AYM, B. No: 2017/34502, 21/10/2021). Kaçma şüphesi, delil karartma ihtimali gibi tutuklama nedenleri somut olgularla gerekçelendirilmelidir. Katalog suçlarda (örneğin, silahlı terör örgütü üyeliği) tutuklama nedeninin varsayıldığı durumlar olsa da (AYM, B. No: 2016/73490, 11/3/2020), bu varsayım dahi tek başına yeterli değildir. Hâkim, tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin yeterli olup olmayacağını da değerlendirmekle yükümlüdür. Birçok dosyada, hâkimliklerin adli kontrolün yetersiz kalacağı gerekçesiyle tutuklama kararı verdiği (AYM, B. No: 2019/1463, 11/1/2023) veya tam tersi, tutuklama talebini reddederek adli kontrolle serbest bırakma kararı aldığı görülmektedir (AYM, B. No: 2017/28308, 21/10/2021).

10. Hukuka Aykırı (Haksız) Yakalama

• Hukuka Aykırı Yakalama Nedenleri

Pratikte karşılaştığımız hukuka aykırı yakalama nedenleri çeşitlidir. En temel neden, CMK m.91’de belirtilen “somut delil” ve “soruşturma yönünden zorunluluk” şartlarının bulunmamasıdır (AYM, B. No: 2020/39693, 18/10/2022). Bunun yanı sıra, yasal gözaltı sürelerinin aşılması (AYM, B. No: 2014/14061, 8/4/2015), gözaltından serbest bırakılan bir kişinin yeni ve yeterli delil olmaksızın aynı fiil nedeniyle tekrar yakalanması (CMK m.91/5 ihlali) (AYM, B. No: 2014/14061, 8/4/2015) ve usuli güvencelerin ihlal edilmesi de yakalamayı hukuka aykırı hale getirir. Yargıtay kararlarında, yakalama nedenlerinin ve yasal hakların bildirilmemesi, yakınlara haber verme hakkının engellenmesi (CMK m.95), sözlü yakalama emrinin yazılı hale getirilmemesi (CMK m.161) ve yakalama sırasında orantısız güç kullanılması gibi durumlar hukuka aykırılık olarak kabul edilmiştir (Yargıtay 12. CD, E.2015/13853, K.2017/6124, 11.09.2017; Yargıtay 12. CD, E.2015/1907, K.2015/12267, 01.07.2015).

• Haksız Yakalama ve Gözaltı Nedeniyle Tazminat Davası (CMK m.141)

Hukuka aykırı yakalama ve gözaltı durumunda müvekkillerim için başvurduğum en etkili yol, CMK m.141’de düzenlenen tazminat davasıdır. Bu maddeye göre, “Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen” veya “Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan” kişiler, maddi ve manevi her türlü zararlarını Devletten isteyebilirler (AYM, B. No: 2017/34502, 21/10/2021). Anayasa Mahkemesi, bu yolu etkili bir başvuru yolu olarak kabul etmekte ve bireysel başvurudan önce tüketilmesini zorunlu kılmaktadır (AYM, B. No: 2014/10091, 9/1/2020). Yargıtay içtihatlarına göre, kanuni gözaltı süresinin aşılması gibi bazı tazminat nedenleri için davanın esasının sonuçlanmasını beklemeye gerek yoktur (Yargıtay 12. CD, E.2014/4381, K.2014/19509, 13.10.2014). Ayrıca, CMK m.141/1-e bendi uyarınca, kanuna uygun yakalanıp haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen kişiler de tazminat talep edebilir. Bu durumda, beraat kararı gözaltının hukuka aykırılığına dair bir karine oluşturur (AYM, B. No: 2020/1554, 27/4/2023). Mahkemelerin hükmettiği tazminat miktarının, tazminat hakkının özünü zayıflatacak kadar düşük olması da ayrı bir hak ihlali nedeni sayılmaktadır (AYM, B. No: 2018/696, 9/5/2019).

• Hukuka Aykırı Elde Edilen Deliller

Yargı kararları, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen bilgilerin delil olarak kullanılamayacağını belirtmektedir. Örneğin, 2559 sayılı PVSK ek m.7’ye göre usul ve esaslara aykırı yapılan önleme dinlemeleri hukuken geçerli sayılmaz ve delil olarak kullanılamaz (AYM, B. No: 2014/14061, 8/4/2015). Benzer şekilde, Anayasa Mahkemesi, somut olgu ve olaylara dayanmayan soyut bir ihbarın tek başına suç şüphesi oluşturmayacağını ve bu tür bir bilgiye dayalı yakalama ve gözaltı işleminin hukuka aykırı olduğunu kabul etmiştir (AYM, B. No: 2020/39693, 18/10/2022). Bu durum, hukuka aykırı bir başlangıçla elde edilen sonraki delillerin de geçersizliği tartışmasını gündeme getirmektedir.

• AİHM ve Anayasa Mahkemesi İçtihatları

Hem Anayasa Mahkemesi hem de AİHM, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının korunmasına büyük önem vermektedir. AİHM, Salduz/Türkiye kararında şüphelinin ilk sorgusundan itibaren avukata erişim hakkının sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Fox, Campbell ve Hartley/Birleşik Krallık kararında ise, yakalama için gerekli olan “makul şüphe”nin, objektif bir gözlemciyi ikna edecek somut olgulara dayanması gerektiğini belirtmiştir (AYM, B. No: 2016/40170, 16/11/2017). Anayasa Mahkemesi de benzer şekilde, yakalama ve tutuklama gibi tedbirlerin uygulanabilmesi için suç işlendiğine dair “kuvvetli belirti”lerin somut olgularla ortaya konulması gerektiğini, aksi takdirde Anayasa’nın 19. maddesindeki güvencelerin ihlal edileceğini Mehmet Hasan Altan kararında açıkça ifade etmiştir (AYM, B. No: 2016/22256, 11/1/2018). AYM, Hasan Akboğa kararında ise yakalama tedbirinin kanunilik, meşru amaç, somut suç belirtisi ve ölçülülük kriterlerine uygun olması gerektiğini sistematik bir şekilde ortaya koymuştur (AYM, B. No: 2019/1463, 11/1/2023).

11. Yakalamaya İtiraz ve Başvuru Yolları

• Yakalama Emrine İtiraz

Müvekkillerim adına, hâkim veya mahkeme tarafından CMK m.98 uyarınca verilen yakalama emrine karşı derhal itiraz yoluna başvururum. Bu itiraz, CMK m.268’e göre kararı veren hâkimliğe yapılır ve merci tarafından incelenir. Ancak uygulamada, itirazların gecikmeli olarak karara bağlanması veya kişinin tutuklanması sonrası “konusuz kaldığı” gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gibi sorunlarla karşılaşılabilmektedir (AYM, B. No: 2014/4476, 16/4/2015). Yargıtay, sözlü olarak verilen yakalama emrinin yazılı hale dönüştürülmemesini ve bu emre karşı yapılan itirazın sürüncemede bırakılmasını hukuka aykırı bularak bozma nedeni saymıştır (Yargıtay 12. CD, E.2015/9999, K.2016/5825, 06.04.2016).

• Gözaltı İşlemlerine Karşı Başvuru (Sulh Ceza Hâkimliği)

Yakalama, gözaltına alma veya gözaltı süresinin uzatılması kararlarına karşı en hızlı ve etkili başvuru yolu, CMK m.91/5’te düzenlenen Sulh Ceza Hâkimliğine başvurudur. Yakalanan kişi, müdafii veya kanuni temsilcisi, “hemen serbest bırakılmayı sağlamak için” sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi, bu başvuruyu evrak üzerinde yaparak derhâl ve en geç yirmi dört saat içinde sonuçlandırmak zorundadır (AYM, B. No: 2017/20709, 15/11/2018). Hâkim, başvuruyu reddedebileceği gibi, yakalananın derhal Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına da karar verebilir. Bu yolun etkin bir şekilde işletilmemesi, örneğin itiraza yazılı yanıt verilmemesi veya başvurunun sürüncemede bırakılması, Yargıtay tarafından hukuka aykırılık olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 12. CD, E.2014/21597, K.2015/12264, 01.07.2015).

• Mahkeme Tarafından Yakalama Emri Nasıl Kaldırılır?

Bir yakalama emrinin kaldırılması, genellikle itiraz üzerine veya soruşturma/kovuşturma mercilerinin talebiyle gerçekleşir. Sulh ceza hâkimliği veya itirazı inceleyen merci, yakalama için gerekli olan “kuvvetli suç şüphesi” veya “tutuklama nedenleri”nin bulunmadığı kanaatine varırsa emri kaldırabilir (AYM, B. No: 2016/22256, 11/1/2018). Yargıtay, yakalamaya ilişkin hak ihlali iddialarının araştırılması için ilgili soruşturma dosyasının getirtilerek denetime elverişli bir inceleme yapılmasını ve ihlal tespit edilirse tazminata hükmedilmesini emrederek, bu sürecin dolaylı olarak emrin hukuki temelini ortadan kaldırabileceğine işaret etmiştir (Yargıtay 12. CD, E.2014/20624, K.2015/12265, 01.07.2015). Ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin bir hak ihlali tespit ederek “ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına” karar vermesi de, derece mahkemesinin yakalama veya tutuklama kararını yeniden değerlendirerek kaldırmasına yol açabilir (AYM, B. No: 2020/39693, 18/10/2022).

12. Özel Durumlar

Bir ceza avukatı olarak, yakalama tedbirinin uygulanmasında genel kuralların yanı sıra, müvekkillerimizin statüsüne göre değişen özel durumları titizlikle değerlendirmekteyiz. Yakalama, Anayasa’nın 19. maddesi ile güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına doğrudan bir müdahale olduğundan, kanunun öngördüğü istisnai haller dışında uygulanamaz.

• Çocukların Yakalanması

Çocukların yakalanması, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Çocuk Koruma Kanunu’nun amir hükümleri uyarınca, çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek uygulanması gereken hassas bir tedbirdir. İkincil kaynaklara göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.11.2011 tarihli ve E. 2011/6-140, K. 2011/222 sayılı kararında bu ilke net bir şekilde ortaya konulmuştur: “Çocukların yakalanmasında, CMK m. 90/2 uyarınca gecikmede sakınca bulunan hallerde kolluk re’sen yakalama yapabilir; ancak bu, çocuğun velisi veya sosyal hizmetler onayıyla desteklenmeli, yoksa tedbirin orantısızlığı nedeniyle hukuka aykırılık doğar.” Anayasa Mahkemesi de 26.11.1986 tarihli ve E.1985/8, K.1986/27 sayılı kararında, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun (PVSK) “haklarında gözetim altında ıslahına veya yetkili merci önüne çıkarılmasına karar verilen küçükleri” yakalama yetkisini Anayasa’ya uygun bulmuş, bu tedbirin cezalandırmadan ziyade eğitim ve ıslah amacı taşıdığını belirtmiştir. Bu kararlar, çocuklara yönelik yakalamanın son çare olması ve mutlaka özel usullere tabi tutulması gerektiğini göstermektedir.

• Milletvekillerinin Yakalanması

Milletvekillerinin yakalanması, yasama dokunulmazlığı zırhı nedeniyle Anayasa’nın 83. maddesiyle sıkı kurallara bağlanmıştır. Kural olarak, bir milletvekili Meclis kararı olmaksızın yakalanamaz. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 11.10.2022 tarihli ve 2022/23755 E., 2022/6527 K. sayılı kararında da alıntılandığı üzere Anayasa’nın 83/2. maddesi bu durumu açıkça düzenler: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.” Bu kuralın istisnaları ise “ağır cezayı gerektiren suçüstü hali” ve “seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar”dır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, yüksek yargı mensuplarının yakalanmasına ilişkin verdiği kararlarda (örn: Yargıtay CGK, E.2019/330, K.2020/296, 18.06.2020), silahlı terör örgütü üyeliği gibi mütemadi (kesintisiz) suçlarda, suçun yakalanma anına kadar işlenmeye devam ettiği kabul edilerek “suçüstü hâli”nin oluştuğunu ve bu durumda genel hükümlere göre soruşturma yürütüleceğini içtihat haline getirmiştir. Anayasa Mahkemesi ise Eren Erdem kararında (AYM, B. No: 2019/9120, 9/6/2020), dokunulmazlığın geçici olarak kaldırıldığı durumlarda dahi yakalama emrinin “kaçma şüphesini uyandıran somut olgulara” dayanması gerektiğini, aksi takdirde kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edileceğini belirtmiştir.

• Yabancı Uyrukluların Yakalanması

Yabancı uyrukluların yakalanması, diplomatik dokunulmazlık gibi istisnalar dışında genel hükümlere tabidir. Ancak bu süreçte, konsolosluklara haber verme yükümlülüğü gibi uluslararası sözleşmelerden doğan ek usuller devreye girer. Anayasa Mahkemesi, AYM, E.1985/8, K.1986/27, 26/11/1986 sayılı kararında, PVSK’nın “usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren ya da hakkında sınır dışı etme veya geri verme kararı alınan kişileri” yakalama yetkisini, kamu düzeni ve güvenliği gerekçesiyle Anayasa’nın 19. maddesine uygun bulmuştur. Osman Karaca kararında ise (AYM, B. No: 2019/41752, 13/1/2021), başvurucunun yabancı bir devletin yetkililerince yakalanmasının Türkiye Cumhuriyeti’ne atfedilemeyeceği belirtilerek yer bakımından yetkisizlik kararı verilmiş, bu tür durumlarda yargısal denetimin sınırları çizilmiştir.

• Kırmızı Bülten ile Yakalama (INTERPOL)

Kırmızı Bülten, uluslararası düzeyde bir yakalama emrinin infazı talebidir ancak tek başına bir yakalama emri niteliği taşımaz. Uygulamada, Kırmızı Bülten’e dayanılarak bir kişinin yakalanabilmesi için ulusal hukuk uyarınca düzenlenmiş geçerli bir yakalama veya tutuklama emrinin bulunması zorunludur. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir kararında (Yargıtay 3. CD, E.2022/1390, K.2022/3200, 01.06.2022), Adalet Bakanlığı’nın görüşüne atıfla bu zorunluluk net bir şekilde ifade edilmiştir. Karara göre, şüpheli hakkında “kırmızı bülten ve iade talebinde bulunulabilmesi için, adı geçen hakkında CMK’nın 248. maddesinin 5. fıkrasına istinaden, CMK’nın 100 üncü maddesi uyarınca gıyabi tutuklama müzekkeresi düzenlenmesi” gerekmektedir. Bu, INTERPOL mekanizmasının, ulusal hukukun temel güvencelerini (kuvvetli suç şüphesi, gerekçe vb.) ortadan kaldıran bir araç olmadığını, aksine bu güvencelere dayanan kararların infazını sağlayan bir sistem olduğunu göstermektedir.

13. Uygulamada Sık Yapılan Hatalar

Müvekkillerimizin haklarını savunurken, yakalama sürecinde yapılan usul hataları, soruşturmanın ve hatta kovuşturmanın seyrini değiştirebilecek kritik öneme sahiptir.

• Yakalama Tutanağı Eksiklikleri

Yakalama tutanağı, işlemin hukuka uygunluğunun en temel delilidir. Bu tutanağın CMK’nın aradığı şekil şartlarına uygun olmaması, tedbirin hukuka aykırılığına yol açar. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında (AYM, 21/4/2016), “Olaylı Yakalama Tutanağı”nda “yakalamanın şekli, yeri, saati, yakalama işlemini hangi kolluk görevlisinin gerçekleştirdiği ve yakalanan kişinin ne şekilde Emniyete götürüldüğü hususlarına ilişkin bilgilere yer verilmemiştir” tespiti yapılarak, bu tür eksikliklerin etkili bir soruşturma yürütülmesini engellediği ve hak ihlaline yol açtığı vurgulanmıştır. Bu eksiklikler, yakalama işleminin keyfiliğe açık hale gelmesine neden olur.

• Hakların Bildirilmeme Sorunu

Yakalanan kişiye kanuni haklarının derhal bildirilmesi, Anayasa’nın 19. ve CMK’nın 90. maddelerinin amir hükmüdür. Bu yükümlülüğün ihlali, savunma hakkının özünü zedeler. Anayasa Mahkemesi, Osman Karaca kararında (AYM, B. No: 2019/41752, 13/1/2021), başvurucunun “yakalandığı sırada kendisine yakalama nedenlerinin ve suçlamaların bildirilmediği” iddiasını, CMK m.141 uyarınca tazminat davası yoluyla giderilebilecek bir hukuka aykırılık olarak değerlendirmiş ve başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulmuştur. Bu karar, hakların bildirilmemesinin bir hukuka aykırılık teşkil ettiğini ve bunun için kanunda özel bir telafi mekanizması (tazminat) öngörüldüğünü teyit etmektedir.

• Gerekçesiz Yakalama Emri

Yakalama emri, soyut ve genel ifadelere değil, somut olgulara dayanmak zorundadır. Anayasa Mahkemesi, Eren Erdem kararında (AYM, B. No: 2019/9120, 9/6/2020), milletvekili olan başvurucu hakkındaki yakalama emrinin gerekçesini yetersiz bulmuştur. Mahkeme, kaçma şüphesine dayanak olarak gösterilen “kendi twitter hesabında ‘ilk durak maraş’ şeklinde yazdıktan sonra ertesi sabah … çıkış yapmak istediği” gibi olguları değerlendirmiş ve “kaçma şüphesinin bulunduğunu … somut olgular olduğunu ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir” sonucuna vararak hak ihlali kararı vermiştir. Bu karar, yakalama gibi ağır bir tedbirin ancak somut, denetlenebilir ve ikna edici gerekçelerle uygulanabileceğini göstermektedir.

• Yanlış Kişi Yakalanması Durumunda Ne Olur?

Yanlış kişinin yakalanması, en ağır usul hatalarından biridir ve doğrudan devletin tazminat sorumluluğunu doğurur. Bu durum, CMK m.141 kapsamında haksız yakalama olarak nitelendirilir. İkincil kaynaklarda yer alan bir Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararına göre (YCGK, E. 2010/1, K. 2010/182, 28.09.2010), “Yanlış yakalama, CMK m. 98/4 ihlalidir; devlet sorumlu tutulur, yakalama iptal edilir.” Bu durumda, haksız yere özgürlüğünden yoksun bırakılan kişi, Ağır Ceza Mahkemesi’nde maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.

14. İlgili Yasal Mevzuat ve Kararlar

• CMK İlgili Maddeleri (m.90-98, m.100, m.141)

Yakalama tedbiri, temel olarak CMK’nın 90-98. maddeleri arasında düzenlenmiştir. CMK m.90, kimlerin ve hangi şartlarda yakalama yapabileceğini (suçüstü hali vb.) tanımlar. CMK m.100, tutuklama nedenlerini ve tutuklamaya yönelik yakalama emrini düzenler. CMK m.141 ise, yakalama dahil olmak üzere koruma tedbirleri nedeniyle uğranılan zararların tazmini için başvuru yolunu gösterir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında (YCGK, E.2018/433, K.2021/213, 25.05.2021), CMK m.90’a atıfla yakalamanın şartları şu şekilde belirtilmiştir: “(1) Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.”

• Anayasa Hükümleri (m.19)

Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını düzenleyen Anayasa’nın 19. maddesi, yakalama tedbirinin anayasal çerçevesini çizer. Bu maddeye göre, yakalama ancak kanunda belirtilen sıkı şartlar altında ve kural olarak hâkim kararıyla mümkündür. Maddenin ilgili fıkrası şöyledir: “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.” Yüksek mahkemeler, tüm yakalama işlemlerinin hukuka uygunluğunu bu anayasal güvence ışığında denetlemektedir.

• Yargıtay ve AYM Kararları

Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları, yakalama tedbirinin sınırlarını ve hukuka aykırılık durumunda doğacak sonuçları belirlemede yol göstericidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, özellikle mütemadi suçlarda “suçüstü hâli” kavramını geniş yorumlayarak, örgüt üyeliği gibi suçlarda yakalama anının suçüstü sayılacağını ve bu durumda özel soruşturma usullerinin (örn: yüksek yargı mensupları için) uygulanmayacağını istikrarlı bir şekilde vurgulamaktadır (YCGK, E.2020/54, K.2020/428, 20.10.2020). Anayasa Mahkemesi ise bireysel başvurularda, yakalama ve tutuklama tedbirlerinin “kuvvetli suç şüphesi”, “gerekçe” ve “ölçülülük” ilkelerine uygunluğunu denetlemekte, bu koşulların sağlanmadığı durumlarda hak ihlali ve tazminat kararları vermektedir (AYM, B. No: 2019/9120, 9/6/2020). Yargıtay Kararlarına Yargıtay’ın karar arama sayfasından ulaşabilirsiniz. Anayasa Mahkemesinin kararlarına ise kararlar bilgi bankasından ulaşabilirsiniz.

15. Yakalama Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

1. Yakalama Nedir Kısaca? Yakalama, bir kimsenin hâkim kararı olmaksızın, suç şüphesi altında özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanması ve denetim altına alınmasıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre yakalama, “‘Bir kimsenin, hâkim kararı olmaksızın geçici olarak özgürlüğünün sınırlandırılması’ olarak tanımlanan ‘yakalama’, ceza muhakemesi hukuku açısından suç işlediği hususunda kuşku bulunan bir kimsenin ele geçirilmesi için başvurulan bir koruma tedbiridir” (Yargıtay-Ceza Genel Kurulu-2013/696-2014/236). Anayasa Mahkemesi ise yakalamayı, “Şüphelinin hareket özgürlüğünün hakim kararı olmaksızın kısıtlanması, göz altına alınıp alınmayacağı hususunda bir karar verilinceye kadar geçici olarak ve fiilen denetim ve gözetim altında bulundurulmasına yakalama denir” şeklinde tanımlamıştır.

2. Yakalama İçin Hangi Şartlar Gerekir? Yakalama için temel olarak suçüstü hali veya gecikmesinde sakınca bulunan bir durumun varlığı gerekir. Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca, hâkim kararı olmadan yakalama ancak bu iki halde mümkündür. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca aranan diğer şartlar şunlardır:

  • Kişiye suç işlerken rastlanması (suçüstü) (CMK m. 90/1-a).
  • Suçüstü fiilinden dolayı izlenen kişinin kaçma olasılığı veya kimliğinin hemen belirlenememesi (CMK m. 90/1-b).
  • Kolluk görevlileri için, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan haller (CMK m. 90/2).
  • Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında savcı istemiyle sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenmesi (CMK m. 98).

3. Yakalama ile Gözaltı Arasındaki Fark Nedir? Yakalama, özgürlüğün kısıtlandığı ilk ve anlık eylemdir. Gözaltı ise, yakalanan kişinin Cumhuriyet savcısının kararıyla soruşturma işlemleri için belirli bir süre alıkonulmasıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarında bu fark, “yakalamanın fiziksel özgürlüğü kısıtlayan ilk aşama, gözaltının ise bu kısıtlamanın soruşturma amacıyla uzatılması olduğu” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre, “Yakalama, kişinin özgürlüğünün kısıtlandığı anda başlar ve durumun Cumhuriyet savcısına bildirilmesinden sonra Cumhuriyet savcısının emri ile gözaltına alma veya serbest bırakmaya kadar devam eder” (Yargıtay-Ceza Genel Kurulu-2017/977-2019/321).

4. Vatandaş Bir Kişiyi Yakalayabilir mi? Evet, ancak sadece belirli durumlarda. CMK’nın 90. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Aşağıda belirtilen hâllerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması” . Bu yetki, suçüstü haliyle sınırlıdır ve yakalanan kişinin derhal kolluğa teslim edilmesi gerekir.

5. Polis Durdurma ile Yakalama Arasındaki Fark Nedir? Durdurma, yakalamadan daha hafif, geçici bir tedbirdir. Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na (PVSK) göre durdurma, kimlik sorma veya bir tehlikeyi önleme gibi amaçlarla kişiyi kısa süreliğine alıkoymaktır ve yakalama sayılmaz. Yargıtay kararında belirtildiği üzere, “bir kişiyi geçici olarak durdurmak, yakalama sayılmaz; yakalama sayılması için kişinin fiilen denetim altına alınması gerekir” (yargitay-7. Ceza Dairesi-2021/26356-2025/7809). Yakalama ise, suç şüphesiyle kişinin özgürlüğünü fiilen kısıtlayan adli bir koruma tedbiridir.

6. Yakalama Süresi Ne Kadar? Yakalama anından itibaren başlayan süreler kanunla belirlenmiştir. Yakalanan kişi, en geç 24 saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılmalıdır (CMK m. 94). Anayasa’nın 19. maddesine göre bu süre bireysel suçlarda en çok 48 saat, toplu suçlarda ise 4 gündür. Bu süreler, kişinin hâkim önüne çıkarılması için zorunlu olan yol süresini kapsamaz (yol süresi en fazla 12 saattir) (aym-19.11.2024).

7. Yakalama Emri Kim Tarafından Verilir? Yakalama emri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından verilir. Kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından re’sen veya savcı talebiyle düzenlenebilir (CMK m. 98). Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı da yakalama emri verebilir (yargitay-Ceza Genel Kurulu-2013/696-2014/236).

8. Mahkeme Yakalama Emri Nasıl Kaldırılır? Yakalama emrinin çıkarılma amacı ortadan kalktığında (örneğin kişi ifade verdiğinde veya duruşmaya katıldığında) kararı veren mahkeme, hâkim veya savcı tarafından emrin derhal iadesi istenir ve UYAP (Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi) kayıtlarından kaldırılır.

9. Yakalanan Kişi Ne Kadar Sürede Savcıya Çıkarılır? Yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına “hemen” veya “derhal” bilgi verilir ve savcının emri doğrultusunda işlem yapılır (CMK m. 90/4, m. 161/2). Savcı, kişiyi serbest bırakmazsa gözaltı işlemi başlar ve kişi, yasal gözaltı süreleri (bireysel suçlarda 48 saat, toplu suçlarda 4 gün) içinde hâkim önüne çıkarılır.

10. Haksız Yakalama Tazminat Davası Nasıl Açılır? Haksız yakalama nedeniyle tazminat davası, CMK’nın 141. ve 142. maddeleri uyarınca açılır. Dava, “Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan” kişiler tarafından, zarara uğrayanın oturduğu yerdeki ağır ceza mahkemesinde açılır. Dava açma süresi, tazminat istemine dayanak olan kararın kesinleştiğinin tebliğinden itibaren üç ay ve her halde kararın kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içindedir (CMK m. 142).

11. İfade Vermeye Gitmeyen Kişi İçin Yakalama Çıkar mı? Evet. CMK’nın 98. maddesine göre, “Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir” (yargitay-Ceza Genel Kurulu-2013/696-2014/236).

12. Yakalama Kararı e-Devlet’te Görünür mü? Hayır. Yakalama kararları adli ve kolluk birimlerinin kullandığı UYAP gibi kapalı sistemlerde yer alır, vatandaşların erişimine açık değildir.

13. Yakalama ve Tutuklama Aynı Şey midir? Hayır, aynı şey değildir. Yakalama, genellikle hâkim kararı olmaksızın yapılan geçici bir özgürlük kısıtlamasıdır. Tutuklama ise, CMK’nın 100. maddesinde belirtilen şartların (kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedeni vb.) varlığı halinde, mutlaka bir hâkim kararıyla uygulanan ve yakalamaya göre daha uzun süreli bir koruma tedbiridir.

14. Yakalamada Avukat Çağırma Hakkı Var mıdır? Evet, vardır. Yakalanan kişiye kanuni haklarının derhal bildirilmesi zorunludur (CMK m. 90/4). Bu haklar arasında müdafi (avukat) yardımından yararlanma hakkı da bulunur.

15. İfade Vermeyi Reddebilir miyim? Evet, şüphelinin susma hakkı vardır. Bu hak, CMK’nın 147. maddesinde düzenlenen temel şüpheli haklarındandır ve yakalanan kişiye hatırlatılması zorunludur.

16. Yakalama İçin Mutlaka Suç İşlemiş Olmak Gerekir mi? Hayır, suçun işlenmiş olması ve kesinleşmesi gerekmez. Yakalama için “suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan” (Yakalama Yönetmeliği m. 4) veya “suç işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığı” yeterlidir. Yakalama bir tedbir olduğu için, mahkumiyet değil, makul şüphe yeterlidir. Yönetmelik hükümlerine buradan bakabilirsiniz.

17. Yakalanan Kişi Ne Kadar Sürede Gözaltında Tutulabilir? Bireysel suçlarda gözaltı süresi, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Ancak bu süre, hâkim önüne çıkarılma için zorunlu olan yol süresi (en fazla 12 saat) hariç tutularak hesaplanır. Anayasa’ya göre ise hâkim önüne çıkarma süresi en geç 48 saattir. Toplu işlenen suçlarda bu süre, Cumhuriyet savcısının emriyle her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün uzatılarak toplamda dört güne kadar çıkabilir (CMK m. 91).

18. Yakalama Sırasında Güç Kullanılabilir mi? Evet, ancak orantılı olmak kaydıyla. Yakalama, “kaçmayı engellemeye yönelik olması nedeniyle yakalamayı gerçekleştirmeye yetecek ölçüde zor kullanabilme yetkisini bünyesinde barındırır.” PVSK’nın 16. maddesine göre polis, “direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir”. Ancak insan onurunu zedeleyici yöntemler kullanılamaz.

19. Evde Yakalama Yapılabilir mi? Evet, yapılabilir. Ancak konut dokunulmazlığı nedeniyle evde yakalama yapılması genellikle bir arama kararı gerektirir.

20. Yakalama İçin Arama Kararı Gerekli midir? Her zaman gerekli değildir. Kamuya açık bir alanda veya suçüstü halinde yapılan yakalama için arama kararı gerekmez. Ancak yakalama işlemi bir konutta veya kapalı bir alanda yapılacaksa, o yere girmek için genellikle CMK’nın 116. ve devamı maddeleri uyarınca verilmiş bir arama kararı gereklidir.

21. Yanlış Kişi Yakalanırsa Ne Olur? Yanlışlıkla yakalanan kişi derhal serbest bırakılır. Bu durum, haksız bir yakalama teşkil ettiğinden, mağdur olan kişi CMK’nın 141. maddesi uyarınca Devlet aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.

22. Yakalama Kayıt Altına Alınır mı? Evet, yakalama işlemi bir tutanakla kayıt altına alınmak zorundadır. Kolluk görevlileri, yakalanan kişiler ve uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirmek ve tutanağa bağlamakla yükümlüdür (CMK m. 161/2). Ancak e- devlette ve adli sicilde bu kayıtlar görünmez.

Bu süreçte bir ceza avukatından destek almak oldukça önemlidir. Tecrübeli bir ceza avukatına danışmak için bizimle iletişime geçin.

📍 Adres: Osmaniye, İsmail Erez Blv No: 9/2, 34146 Bakırköy/İstanbul
📞 Telefon: 0507 551 87 38
📧 E-posta: av.mehmetsarioglu1@gmail.com
🌐 Web: www.sarioglusefer.com