1. CMK Madde 2 ve Tanımların Amacı
CMK’nın 2. maddesi, kanunda kullanılan temel terimlere açıklık getirerek bir “kavramlar sözlüğü” işlevi görür. Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin bir kararında belirtildiği gibi, bu tanımlar “bir yargılamanın sağlıklı ve adil bir şekilde yürütülmesi için büyük önem taşır.” Maddenin temel amacı, ceza muhakemesi sürecinde yer alan tüm aktörlerin (hâkim, savcı, avukat, şüpheli, sanık vb.) aynı hukuki dili konuşmasını sağlamak, böylece keyfiliği önlemek ve hukuki güvenliği temin etmektir. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında “Disiplin hapsi” tanımını incelemesi, bu maddedeki her bir tanımın anayasal denetime tabi olduğunu ve hak ve özgürlükler üzerindeki etkisinin titizlikle değerlendirildiğini göstermektedir.
2. Şüpheli ve Sanık Kavramları
İncelenen kararlar, bu iki kavram arasındaki temel ayrımın, ceza muhakemesinin evrelerine dayandığını net bir şekilde ortaya koymaktadır.
- Şüpheli: CMK Madde 2/1-a’da “Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi” ifade eder. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2008/71 E. sayılı kararında da vurgulandığı gibi bu tanım, suç şüphesinin öğrenilmesiyle başlar.
- Sanık: CMK Madde 2/1-b’de “Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi” ifade eder. Kovuşturma, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle başlar.
Bu ayrım, kişinin hukuki statüsünü ve buna bağlı haklarını doğrudan etkiler. Şüpheli, soruşturmanın gizliliği ilkesi gereği daha kısıtlı haklara sahip olabilirken, sanık kovuşturmanın aleniyeti içinde daha geniş savunma haklarına ve delillere doğrudan erişim imkânına kavuşur. Ancak her iki statüde de en temel hak olan müdafi yardımından yararlanma hakkı kesintisiz devam eder.
3. Müdafi ve Vekil Tanımları
Yargı kararları, avukatların ceza muhakemesindeki rollerini “müdafi” ve “vekil” olarak net bir şekilde ayırmaktadır.
- Müdafi: “Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı” (CMK m. 2/1-c). Müdafi, şüpheli/sanığın savunma hakkını temsil eder ve onun lehine hareket eder. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2019/158 E. sayılı kararında belirtildiği gibi, müdafilik “zorunlu” veya “iradi” olabilmektedir.
- Vekil: “Katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı” (CMK m. 2/1-d). Vekil, suçun mağduru veya suçtan zarar gören tarafın haklarını savunur.
Anayasa Mahkemesi’nin çok sayıda kararında, özellikle soruşturma aşamasında şüphelinin müdafi yardımından mahrum bırakılması, “gözaltında avukata erişim imkânı sağlanmamasının mevzuata dayalı yerleşik bir uygulamadan kaynaklanması ve bu sırada elde edilen ifadelerin mahkûmiyet kararına esas alınması” durumunda hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlali olarak kabul edilmiştir.
4. Mağdur, Şikâyetçi, Katılan ve Malen Sorumlu Kavramları
Bu kavramlar, suçtan etkilenen tarafların muhakemedeki rollerini tanımlar.
- Mağdur: Suçun konusunu oluşturan hak veya menfaatin sahibi olan kişidir.
- Şikâyetçi: Takibi şikâyete bağlı suçlarda, soruşturma başlatılması için şikâyette bulunan mağdur veya suçtan zarar görendir.
- Katılan: Mağdur, suçtan zarar gören veya malen sorumlu olup, kovuşturma evresinde davaya müdahale talebi mahkemece kabul edilen kişidir. Katılan sıfatını alan kişi, kanun yollarına başvurma gibi çeşitli haklara sahip olur. Konya Bölge Adliye Mahkemesi kararında, mağdurun davaya “katılan” sıfatıyla dahil olması bu duruma örnek teşkil eder.
- Malen Sorumlu: “Yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi” (CMK m. 2/1-k) ifade eder.
5. Soruşturma ve Kovuşturma Tanımı
Bu iki evre, ceza muhakemesi sürecinin temelini oluşturur ve farklı usul kurallarına tabidir.
- Soruşturma: “Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi” (CMK m. 2/1-e) ifade eder. Bu evrenin temel amacı, suçun işlenip işlenmediği ve kim tarafından işlendiği konusunda kovuşturma açılmasına yeterli şüphe oluşturacak delillerin toplanmasıdır. Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin bir kararında belirtildiği gibi, soruşturma evresinin gizliliği esastır.
- Kovuşturma: “İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” (CMK m. 2/1-f) ifade eder. Bu evre, mahkeme önünde yapılan, aleni ve sözlü yargılama faaliyetini kapsar.
Danıştay’ın bir kararında, Avukatlık Kanunu’ndaki “kovuşturma altında bulunma” ibaresinin “hakkında kamu davası açılmış olması” şeklinde değiştirilmesi, bu iki kavram arasındaki ayrımın ne kadar önemli olduğunu ve hak ve özgürlükleri kısıtlayan hükümlerin dar yorumlanması gerektiğini göstermektedir.
6. Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama Arasındaki Farklar
Bu kavramlar, kişi hürriyetine yönelik müdahaleler olup, kararlarda genellikle adil yargılanma hakkı bağlamında ele alınmıştır.
- Yakalama: Bir kişinin hâkim kararı olmaksızın, kanunda belirtilen şartlarda (örneğin suçüstü hali) özgürlüğünün geçici olarak kısıtlanmasıdır.
- Gözaltı: Yakalanan kişinin, Cumhuriyet savcısının kararıyla, soruşturma işlemleri için belirli bir süre polis veya jandarma nezaretinde tutulmasıdır.
- Tutuklama: Kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenleri (kaçma şüphesi, delilleri karartma tehlikesi) ve orantılılık ilkesi çerçevesinde, sadece hâkim veya mahkeme kararıyla uygulanabilen en ağır koruma tedbiridir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bir kararında, “CMK’nın 101/3. maddesi gereğince tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen ve seçtiği bir müdafii bulunmayan sanığa müdafi görevlendirilmesinin yasal bir zorunluluk olduğu” belirtilerek, bu ağır tedbirin uygulanmasında savunma hakkının titizlikle korunması gerektiği vurgulanmıştır.
7. İfade ve Sorgu Tanımı
- İfade Alma: “Şüphelinin, kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini” (CMK m. 2/1-g) ifade eder.
- Sorgu: “Şüpheli veya sanığın, hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini” (CMK m. 2/1-h) ifade eder.
Temel fark, işlemi yapan makamdır. İfade kolluk veya savcı tarafından alınırken, sorgu mutlaka bir hâkim veya mahkeme tarafından yapılır. Anayasa Mahkemesi kararlarında, müdafi hazır bulunmaksızın alınan ifadelerin sorguda veya mahkemede doğrulanmadıkça hükme esas alınamayacağı sıklıkla belirtilmiştir.
8. Karar, Hüküm ve Diğer Yargı İşlemleri
- Karar: Yargılama makamlarının muhakeme sürecini ilerleten veya sonlandıran irade beyanlarıdır. Ara kararlar (tutukluluğun devamı gibi) ve son kararlar (hüküm gibi) olarak ikiye ayrılır.
- Hüküm: Kovuşturma evresinin sonunda, mahkemenin uyuşmazlığın esası hakkında verdiği beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbiri, davanın reddi ve düşmesi gibi nihai kararlardır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında vurgulandığı üzere, Anayasa’nın 141. maddesi gereği tüm mahkeme kararları gibi hükümlerin de “gerekçeli” olması zorunludur.
9. Hükmün Kesinleşmesi Ne Demektir?
Hükmün kesinleşmesi, mahkeme tarafından verilen bir hükme karşı olağan kanun yolları olan istinaf ve temyiz başvurularının tükenmesi veya bu yollara başvurma sürelerinin geçmesi anlamına gelir. Konya Bölge Adliye Mahkemesi kararının sonundaki “…TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere…” ifadesi, hükmün henüz kesinleşmediğini gösterir. Hüküm kesinleştiğinde, “kesin hüküm” (res judicata) otoritesi kazanır ve aynı fiil ve fail hakkında yeniden yargılama yapılamaz (ne bis in idem ilkesi).
10. Suçüstü Hali Nedir?
CMK Madde 2/1-j’ye göre suçüstü hali:
- İşlenmekte olan suçu,
- Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,
- Fiili pek az önce işlediğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu ifade eder.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında, mütemadi (kesintisiz) suçlarda, eylem devam ettiği sürece suçüstü halinin de devam ettiği belirtilmiştir. Suçüstü hali, yakalama ve arama gibi bazı koruma tedbirlerinin hâkim kararı olmaksızın uygulanabilmesine imkân tanıması açısından önemlidir.
11. CMK Madde 2’nin Ceza Muhakemesi Uygulamasındaki Önemi
İncelenen tüm kararlar, CMK Madde 2’deki tanımların ceza muhakemesi uygulamasının temel taşı olduğunu göstermektedir. Bu tanımlar olmadan, bir kişinin ne zaman “şüpheli” veya “sanık” sayılacağı, avukatının ne zaman “müdafi” sıfatını alacağı, yargılamanın hangi aşamasının “soruşturma” veya “kovuşturma” olduğu belirsiz kalırdı. Bu belirsizlik, temel hak ve özgürlüklerin, özellikle de adil yargılanma hakkının ihlaline yol açardı. Yargı kararları, bu tanımlara sıkı sıkıya bağlı kalarak, sürecin her aşamasında kişilerin haklarını güvence altına almayı ve hukukun üstünlüğü ilkesini hayata geçirmeyi amaçlamaktadır.
Sonuç
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun temel kavram ve tanımları, yargı kararlarında da görüldüğü üzere, sadece teorik bir öneme sahip değildir. Bu kavramlar, soruşturmanın başlangıcından hükmün kesinleşmesine kadar geçen süreçte bireylerin hukuki statüsünü, haklarını, yükümlülüklerini ve yargılamanın seyrini belirleyen temel yapı taşlarıdır. Yüksek mahkemelerin, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin, bu tanımların ihlal edilmesinin adil yargılanma hakkının ihlali anlamına geldiğine dair istikrarlı içtihadı, CMK’da yer alan usuli güvencelerin ne denli hayati olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuç olarak, ceza muhakemesi sürecinin adil, şeffaf ve hukuka uygun yürütülmesi, bu temel tanımların doğru anlaşılmasına ve titizlikle uygulanmasına bağlıdır.