1. Ceza Soruşturması Nedir?
Ceza soruşturması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca, bir suçun işlendiği izlenimini veren bir durumun öğrenilmesiyle başlayan ve iddianamenin mahkeme tarafından kabulüne kadar devam eden evredir. Yargıtay kararlarında bu süreç, “Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanmaktadır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2013/2162). Temel amaç, kamu davası açılmasına yer olup olmadığına karar vermek üzere maddi gerçeği araştırmaktır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bir kararında bu amaç şöyle ifade edilmiştir: “5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği…” (2020/13484).
2. Soruşturma ve Kovuşturma Arasındaki Fark Nedir?
Ceza muhakemesi, soruşturma ve kovuşturma olmak üzere iki temel aşamadan oluşur. İncelenen kararlarda bu ayrım net bir şekilde ortaya konulmuştur. Soruşturma, suç şüphesi üzerine Cumhuriyet savcısı tarafından yürütülen hazırlık aşamasıdır. Kovuşturma ise, soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamenin mahkemece kabul edilmesiyle başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar süren yargılama aşamasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında bu fark, “Ceza yargılamasında iddianamenin kabulüne kadar geçen evre soruşturma evresi, iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evre ise kovuşturma evresi olarak bilinir.” (16/4/2015) şeklinde açıklanmıştır. Bu ayrım, yetkili makamların (savcı/mahkeme), kişinin hukuki statüsünün (şüpheli/sanık) ve uygulanan usul kurallarının farklılaşması açısından kritik öneme sahiptir.
3. Soruşturma Aşamasının Başlaması: Şikâyet ve İhbar
Soruşturma, Cumhuriyet savcısının bir suç işlendiği izlenimini edinmesiyle başlar. Bu izlenim, çeşitli yollarla edinilebilir. Yargı kararlarında en sık rastlanan başlangıç yöntemleri şikâyet ve ihbardır. Şikâyet, suçtan zarar gören kişinin yetkili makamlara başvurmasıyken; ihbar, suçu öğrenen herhangi bir kişinin durumu bildirmesidir. Ancak Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir kararı önemli bir istisnayı belirtir: “ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması veya ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması durumunda soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir.” (2022/5581). Bu durum, asılsız ve soyut iddialarla kişilerin “şüpheli” sıfatıyla lekelenmesinin önüne geçmeyi amaçlar.
4. Cumhuriyet Savcısının Rolü ve Yetkileri
Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresinin yürütücüsü ve en önemli aktörüdür. Yargı kararları, savcının rolünün sadece şüphelinin aleyhine delil toplamakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda şüphelinin lehine olan delilleri de toplama ve onun haklarını koruma yükümlülüğünü de içerdiğini vurgulamaktadır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi bu çift yönlü rolü şu şekilde özetlemiştir: “maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” (2020/13484). Savcı, bu amaçla arama, el koyma, ifade alma, gözaltı talep etme ve tutuklamaya sevk gibi geniş yetkilere sahiptir.
5. Delil Toplama ve Koruma Tedbirleri
Soruşturmanın temel amacı delil toplamaktır. Bu süreçte ifade alma, tanık dinleme, keşif, arama, el koyma, iletişimin tespiti ve teknik takip gibi çeşitli yöntemler kullanılır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları, özellikle terör suçları gibi karmaşık dosyalarda ByLock kayıtları, HTS analizleri ve bilgisayarlarda arama gibi dijital delillerin toplanması ve hukuka uygunluğunun titizlikle incelendiğini göstermektedir (2019/507). Yargıtay, delil toplama sürecinin eksiksiz olmasının önemini vurgular. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bir kararında belirtildiği gibi, “Maddi olayın gerçeğe uygun temsil edilebilmesi öncelikle, eksiksiz soruşturma yapılması ve toplanan tüm delil araçlarının doğru değerlendirilmesine bağlıdır.” (2019/485).
6. Şüpheli Hakkında Uygulanabilecek Koruma Tedbirleri (Gözaltı, Tutuklama, Adli Kontrol)
Soruşturma sürecinde, delillerin karartılmasını veya şüphelinin kaçmasını önlemek amacıyla özgürlüğü kısıtlayıcı koruma tedbirlerine başvurulabilir. Bunlar gözaltı, tutuklama ve adli kontroldür. Anayasa Mahkemesi kararları, bu tedbirlerin uygulanmasının keyfi olamayacağını, “kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin” bulunması ve “kaçma, delilleri yok etme veya değiştirme” gibi nedenlerin varlığına bağlı olduğunu belirtmektedir (18/4/2018). Özellikle tutuklama en ağır koruma tedbiri olduğundan, orantılılık ilkesi gereği adli kontrol gibi daha hafif tedbirlerin yetersiz kalacağının anlaşıldığı durumlarda başvurulması gerektiği vurgulanmaktadır.
7. İfade Alma Süreci ve Müdafi (Avukat) Hakkı
İfade alma, şüphelinin hakkındaki suçlamaları öğrendiği ve bunlara karşı savunmasını yaptığı ilk ve en önemli aşamalardan biridir. Bu süreçte şüphelinin sahip olduğu en temel haklardan biri müdafi (avukat) yardımından faydalanmaktır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir kararı, ifade öncesinde şüpheliye susma hakkı, müdafi talep etme hakkı gibi haklarının anlatılması gerektiğini ve “müdafinin hazır bulunmaksızın kolluk tarafından alınan ifadelerin hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli ve sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınmaması” gerektiğini belirtmiştir (2014/4162). Anayasa Mahkemesi de müdafi olmaksızın baskı altında alınan ifadelerin hükme esas alınmasını adil yargılanma hakkının ihlali olarak görmüştür (27/10/2016).
8. Soruşturmanın Gizliliği ve Hak İhlalleri
CMK uyarınca soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin bir kararına göre bu gizliliğin amacı, “şüpheli/şüphelilerin gecikmeksizin tespiti, kaçmalarının önlenmesi ve suçla ilgili delillerin eksiksiz toplanarak kamu davasının açılabilmesi imkânınının sağlanması” dır (2020/856). Ancak bu ilke mutlak değildir. Yargıtay’ın da vurguladığı gibi, gizlilik “savunma haklarına zarar vermemek koşuluyla” geçerlidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2013/2162). Anayasa Mahkemesi kararlarında, soruşturma dosyasına erişimin orantısız bir şekilde kısıtlanması, şüphelinin ve müdafiin savunma hakkını etkin bir şekilde kullanmasını engelleyerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlaline yol açabilmektedir (18/4/2018).
9. Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar (KYOK)
Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonunda topladığı delillerin kamu davası açmak için yeterli şüphe oluşturmadığı kanaatine varırsa veya kovuşturma olanağı bulunmuyorsa “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” (KYOK veya takipsizlik kararı) verir. Bu karar, soruşturmayı sonlandıran bir savcılık işlemidir. Suçtan zarar görenin bu karara karşı Sulh Ceza Hâkimliğine itiraz etme hakkı vardır. Yargıtay, itiraz merciinin, soruşturmada eksiklikler tespit etmesi halinde dosyayı iade etmesi gerektiğini belirtir: “itiraz merciinin, itirazı kabul edip dosyayı soruşturmayı tamamlaması için … Cumhuriyet Başsavcılığına göndermesi gerekmektedir.” (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/28103).
10. İddianamenin Düzenlenmesi ve Mahkemeye Gönderilmesi
Soruşturma sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyerek dosyayı görevli ve yetkili mahkemeye gönderir. İddianame, soruşturma evresini sonlandırıp kovuşturma evresini başlatan belgedir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin bir kararına göre iddianamede şüphelinin kimliği, yüklenen suç ve ilgili kanun maddeleri, suçun delilleri ve şüphelinin lehine olan hususların da gösterilmesi zorunludur (2022/20697). Mahkeme, iddianamede eksiklik veya hukuka aykırılık tespit ederse, iadesine karar verebilir.
11. Ceza Soruşturmasında Süreler ve Hak Düşürücü Etkiler
Soruşturma sürecinde süreler, hem şüphelinin haklarının korunması hem de adaletin gecikmemesi açısından önemlidir. Gözaltı ve tutukluluk gibi koruma tedbirleri kanunla belirlenmiş azami sürelere tabidir ve bu sürelerin aşılması hak ihlali oluşturur. Bununla birlikte, soruşturma ve kovuşturma süreçleri için öngörülen dava zamanaşımı süreleri de kritik bir rol oynar. Danıştay’ın bir kararında, memur suçlarına ilişkin soruşturmalarda hangi işlemlerin zamanaşımını keseceği detaylı olarak incelenmiş, bu durumun soruşturmanın akıbeti üzerindeki belirleyici etkisi ortaya konulmuştur (1998/103).
12. Soruşturma Aşamasında Ceza Avukatının Rolü ve Önemi
Ceza avukatı (müdafi), soruşturma aşamasında şüphelinin haklarının en önemli güvencesidir. Ceza Avukatının rolü ifade ve sorguda hazır bulunmaktan ibaret değildir. Avukat, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla soruşturma evrakını inceleyebilir, delillerin toplanmasını talep edebilir, koruma tedbirlerine itiraz edebilir ve şüphelinin lekelenmeme hakkını korur.
Sonuç
Sunulan yargı kararları ışığında yapılan bu inceleme, ceza soruşturması evresinin, maddi gerçeğe ulaşma hedefi ile temel hak ve özgürlüklerin korunması arasındaki hassas denge üzerine kurulu karmaşık bir süreç olduğunu ortaya koymaktadır. Cumhuriyet savcısının merkezi rolü, delillerin hukuka uygun ve eksiksiz toplanması zorunluluğu, şüphelinin savunma hakkının kutsallığı ve koruma tedbirlerinin keyfiliğe yer vermeyecek şekilde uygulanması, bu sürecin temel dinamikleridir. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları, soruşturma usullerinin kanuna uygun yürütülmesi ve bu süreçte meydana gelebilecek hak ihlallerinin giderilmesi için önemli birer güvence ve denetim mekanizması işlevi görmektedir. Sonuç olarak, adil bir yargılamanın temeli, hukuka uygun, eksiksiz ve insan onuruna saygılı bir soruşturma sürecinin yürütülmesine bağlıdır.