Muvazaa Nedir? TBK m.19

1. Türk Borçlar Kanunu Madde 19: Sözleşmelerin Yorumu

TBK Madde 19, sözleşme yorumunda irade teorisini benimseyen temel normdur. Yargı kararları bu maddeyi şu şekilde alıntılayarak yorum ilkesini ortaya koymaktadır:

“Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” (Bkz: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2022/202, K. 2023/1138, T. 22.11.2023; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, E. 2023/246, K. 2023/661, T. 22.06.2023).

Bu ilke, hakimin sözleşmeyi yorumlarken pasif bir metin okuyucusu olmasının önüne geçer ve onu, tarafların gerçek niyetini araştıran aktif bir role büründürür.

2. Sözleşme Türü ve İçeriğinin Belirlenmesinde Gerçek ve Ortak İrade

Uygulamada mahkemeler, bir işlemin hukuki niteliğini (örneğin satış mı, bağış mı) belirlerken tarafların kullandığı başlığa veya ifadelere takılı kalmaz. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/11430, K. 2016/1140 sayılı kararında incelenen ölünceye kadar bakma akdinin, mirasçıdan mal kaçırma amacı taşıyıp taşımadığının tespiti için mirasbırakanın yaşı, sağlık durumu, aile ilişkileri ve temlik edilen malın mamelekine oranı gibi unsurların araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Bu, işlemin görünürdeki adından ziyade, tarafların gerçek ve ortak iradesine dayalı amacının ne olduğunu ortaya koyma çabasını gösterir.

3. Tarafların Yanlışlıkları ve Gerçek Amaçlarını Gizlemesi Durumunda Hukuki Yaklaşım

TBK Madde 19, tarafların gerçek amaçlarını gizlemesi durumunu, yani muvazaayı doğrudan düzenler. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/1247, K. 2020/47 sayılı kararında belirtildiği gibi, “taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz.” Gizli işlem ise, kanunun emredici hükümlerine ve şekil şartlarına aykırı değilse geçerli kabul edilir.

4. Muvazaalı İşlem Nedir? Borçlar Kanunu ve Uygulaması

Muvazaa, kararlarda mutlak (adi) ve nispi (mevsuf) olarak ikiye ayrılmaktadır.

  • Mutlak Muvazaa: Tarafların gerçekte hiçbir hukuki işlem yapma niyetleri olmamasına rağmen, sırf üçüncü kişileri aldatmak için bir işlem yapmış gibi görünmeleridir.
  • Nispi Muvazaa: Tarafların gerçekte yapmak istedikleri bir işlemi (gizli işlem), başka bir işlemin (görünürdeki işlem) arkasına gizlemeleridir. Muris muvazaası, bu türün en yaygın örneğidir.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin E. 2020/7817, K. 2020/2297 sayılı kararında, POS tefeciliği eylemi nispi muvazaa kapsamında değerlendirilmiştir. Görünürdeki işlem bir mal satışı gibi dursa da, tarafların gerçek ve ortak iradesinin “faiz karşılığı borç para verme” olduğu tespit edilerek, görünürdeki satış işlemi muvazaalı kabul edilmiş ve gizli işlem olan tefecilik suçundan hüküm kurulmuştur. Bu karar, muvazaa kavramının sadece özel hukukta değil, ceza hukukunda da suçun nitelendirilmesi için önemli bir araç olduğunu göstermektedir.

5. Borçlunun Muvazaa Savunması ve Üçüncü Kişilerin Korunması

TBK Madde 19/2 hükmü, hukuki güvenliğin bir gereğidir. Bu hüküm, birçok kararda şu şekilde yinelenmiştir:

“Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.” (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi, E. 2023/1131, K. 2024/802, T. 26.09.2024; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2023/905, K. 2023/2848, T. 23.10.2023).

Ancak bu koruma, üçüncü kişinin “iyi niyetli” olmasına bağlıdır. Eğer üçüncü kişi, işlemin muvazaalı olduğunu biliyor veya bilmesi gerekiyorsa bu korumadan yararlanamaz.

6. Yazılı Borç Tanımasına Dayalı Hakların Korunması

TBK m. 19/2’nin madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, bu hüküm, “yazılı bir ‘borç tanıması’na güvenerek alacağı kazanmış üçüncü kişiye karşı, işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunulamayacağı” ilkesini düzenler. Bu korumanın şartları şunlardır:

●            Muvazaalı bir işleme dayanan yazılı bir borç tanıması olmalıdır.

●            Bu borç tanımasına dayanan alacak, bir üçüncü kişiye devredilmiş olmalıdır.

●            Alacağı devralan üçüncü kişi, muvazaayı bilmeyen ve bilmesi gerekmeyen, yani iyi niyetli olmalıdır.

Bu şartlar sağlandığında, borçlu, iyi niyetli üçüncü kişiye karşı borcu ödemekle yükümlüdür. Yukarıdaki ilke, yazılı borç tanımasının (ikrarının) dolaşım kabiliyetini ve buna duyulan güveni korumayı amaçlar. Ticari hayatta ve borç ilişkilerinde istikrarı sağlayan bu hüküm, muvazaa iddiasının kötüye kullanılmasının önüne geçmeyi hedefler.

7. Sözleşmelerde İrade Açıklamasının Hukuki Önemi

Sözleşme, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulur. Ancak TBK Madde 19, irade açıklamasının (beyanın) tek başına yeterli olmadığını, bu beyanın ardındaki gerçek iradenin esas olduğunu vurgular. Muvazaa, irade ile beyan arasındaki bu kasıtlı uyumsuzluğun en tipik örneğidir ve hukuk düzeni bu uyumsuzlukta “iradeye” üstünlük tanır.

8. Yargıtay Kararlarında Sözleşme Yorumu ve Muvazaa İncelemesi

Yargıtay, muvazaa incelemesinde somut olayın tüm özelliklerini dikkate alan bütüncül bir yaklaşım sergilemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/1265, K. 2020/764 sayılı kararında muris muvazaası incelenirken şu kriterlerin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir:

  • Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimler.
  • Olayların olağan akışı.
  • Mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı.
  • Davalı yanın alım gücünün olup olmadığı.
  • Satış bedeli ile gerçek değer arasındaki fark.

Bu yaklaşım, hakimin sadece sunulan belgelere değil, hayatın gerçeklerine ve sosyal olgulara da bakarak karar vermesi gerektiğini göstermektedir.

9.Muvazaa Konusunda Önemli Bazı Kararlar

  • Kadastro Tespiti Sırasındaki Beyanlar: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E. 2017/1232, K. 2021/792 sayılı kararı, önemli bir ayrıma işaret etmektedir. Murisin, kadastro tespiti sırasında teknisyen huzurunda bir taşınmazın başkası adına tesciline muvafakat etmesi, muris muvazaasına ilişkin 1974 tarihli İBK’nın uygulama alanına girmez. Zira bu durum, bir sözleşme ilişkisinden ziyade, tescile yönelik tek taraflı bir irade beyanı olarak kabul edilmektedir.
  • Trafik Siciline Güven: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E. 2021/459, K. 2023/427 sayılı kararında, trafik sicilinin tapu sicili gibi kurucu bir etkiye sahip olmadığı ve sicile güven ilkesinin aynı güçte koruma sağlamadığı belirtilmiştir. Bu nedenle, araç mülkiyetine ilişkin muvazaa iddiaları daha esnek delillerle ispatlanabilir.
  • İdari İşlemlerde Muvazaa: Danıştay 13. Dairesi’nin E. 2019/3140, K. 2023/5115 sayılı kararında, eski borçlardan kaçınmak amacıyla yapılan muvazaalı elektrik aboneliği başvuruları incelenmiştir. İdarenin muvazaa iddiasını somut delillerle ve tercihen bir yargı kararıyla ispatlaması gerektiği, soyut şüpheyle işlem tesis edemeyeceği vurgulanmıştır.

10. Muvazaalı İşlemlerde Alacaklıların Hakları ve Savunmaları

Alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yapılan muvazaalı işlemler, alacaklılara bu işlemin iptalini dava etme hakkı verir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi’nin E. 2022/1028, K. 2022/955 sayılı kararında, “muvazaalı bir hukuki işlem ile üçüncü kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir” tespiti yapılmıştır. Alacaklılar, bu haksız eylemin hükümsüzlüğünü tespit ettirerek, borçlunun malvarlığından çıkmış gibi görünen malın cebri icra yoluyla sattırılmasını ve alacaklarının tahsilini sağlayabilirler.

11. Avukatlar İçin Sözleşme Yorumu ve Muvazaa Konusunda Pratik Bilgiler

  • Geniş Kapsamlı Delil Toplama: Muvazaa davalarında başarı, somut delillerin toplanmasına bağlıdır. Sadece sözleşme metni değil; tanık beyanları, banka kayıtları, taraflar arasındaki e-posta ve mesajlaşmalar, ticari defterler, bilirkişi raporları (özellikle değer tespiti) ve hayatın olağan akışına dair argümanlar kritik öneme sahiptir.
  • Hukuki Nitelendirmenin Doğru Yapılması: Davacının olayları anlatım biçimi “hile” olsa dahi, hakim hukuki nitelendirmeyi kendiliğinden yapar. Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin E. 2021/35, K. 2021/237 sayılı kararında, davacının hile iddiası, mahkemece muvazaa olarak nitelendirilmiş ve bu çerçevede inceleme yapılmıştır. Avukatların da olayın hukuki niteliğini doğru tespit etmesi önemlidir.
  • Husumetin Doğru Yöneltilmesi: Tapu iptali ve tescil davalarında husumetin, güncel kayıt malikine yöneltilmesi gerekir. Muvazaalı işlemi yapan borçlu ile malı devralan kişinin davalı olarak gösterilmesi zorunludur (Yargıtay HGK, E. 2022/202, K. 2023/1138).
  • “Kimse Kendi Muvazaasına Dayanamaz” İlkesi: Bir işlemin muvazaalı olduğunu bilen ve buna katılan taraf, sonradan bu işleme dayanarak bir hak iddia edemez. Bu durum, TMK Madde 2’deki dürüstlük kuralının bir yansımasıdır (Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2022/660, K. 2023/374).

12. Avukat Desteği ve Hukuki Yardım

Türk Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi, modern sözleşme hukukunun “şekilden öze” geçişini simgeleyen, dinamik ve hakkaniyeti temel alan bir hükümdür. Mahkemeler, tarafların beyanlarının ardındaki gerçek ve ortak iradeyi ortaya çıkarmak için geniş bir delil yelpazesini ve hayatın olağan akışı gibi mantıksal çıkarımları kullanmaktadır. Muvazaa kurumu, bu ilkenin en önemli uygulama alanı olarak öne çıkmakta; alacaklıların, mirasçıların ve diğer üçüncü kişilerin haklarını korumak için etkili bir mekanizma sunmaktadır. Bununla birlikte, yazılı borç ikrarına güvenen iyi niyetli üçüncü kişilerin korunmasıyla hukuki güvenlik ve işlem istikrarı arasında hassas bir denge kurulmaktadır. Muvazaa uygulamada sık karşılaşılan bir konudur. Muvazaalı işlemler teknik ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle  uzman bir avukattan hukuki destek almak önemlidir.

Yorum yapın