Aşırı Yararlanma(Gabin)

1. Aşırı Yararlanma (Gabin) Nedir?

TBK m. 28, sözleşme serbestisi ilkesinin sınırlarını çizen ve sözleşme adaletini sağlamayı amaçlayan bir hükümdür. Madde metni şöyledir: “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.”

Yargıtay, bu kurumun amacını “dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak, zayıfı güçlüye ezdirmemek” olarak açıklamaktadır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu durum şöyle ifade edilmiştir:

“Sözleşmenin aşırı yararlanma (gabin) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir.” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, E. 2015/7533, K. 2018/6906, T. 13.03.2018)

2. Sözleşmede Edimler Arasındaki Açık Oransızlık Ne Anlama Gelir? (Objektif Unsur)

Açık oransızlık, aşırı yararlanmanın objektif unsurudur ve sözleşme anındaki piyasa koşullarına göre edimlerin değerleri arasında göze batan, bariz bir dengesizlik bulunmasını ifade eder. Yargıtay uygulamalarında, edimler arasındaki %25’i aşan farkların oransızlık, %50 ve üzerindeki farkların ise “açık oransızlık” olarak kabul edilebildiği görülmektedir.

  • Yargı Kararı Örneği (Oransızlık Kabul Edilen): Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde başlangıçta 24 bağımsız bölüm kararlaştırılmışken, imar değişikliği sonrası 61 bağımsız bölüm yapılması durumunu edimler arasında açık oransızlık olarak kabul etmiştir.
    • Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 2020/1583, K. 2020/2932, T. 09.11.2020 Özet: Mahkeme, yüklenicinin imar değişikliği potansiyelini bilmesine rağmen okuryazar olmayan ve inşaat işlerinde tecrübesiz olan arsa sahiplerini bilgilendirmeyerek onların deneyimsizliğinden faydalandığı ve edimler arasında açık bir oransızlık oluştuğu sonucuna varmıştır.
  • Yargı Kararı Örneği (Oransızlık Kabul Edilmeyen): İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi, COVID-19 salgınının başlangıcında piyasa koşulları gereği fiyatı artan maskelerin yüksek fiyattan satılmasını, serbest piyasa koşulları dahilinde değerlendirmiş ve edimler arasında açık bir oransızlık bulunmadığına karar vermiştir.
    • İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2021/472, K. 2022/286, T. 07.04.2022 Özet: Mahkeme, salgın başlangıcındaki belirsizlik ve yüksek talep ortamında oluşan fiyatların aşırı yararlanma teşkil etmediğine, davalının da maskeleri yüksek fiyattan tedarik ettiğine dikkat çekerek davayı reddetmiştir.

3. Zarar Görenin Zor Durumu, Düşüncesizliği ve Deneyimsizliğinden Faydalanma (Sübjektif Unsurlar)

Açık oransızlığın, zarar görenin bu üç zayıflık halinden birinin sömürülmesi suretiyle gerçekleştirilmesi gerekir.

  • Zor Durumda Kalma (Müzayaka): Genellikle acil para ihtiyacı, borç baskısı gibi ekonomik veya manevi bir çaresizlik halini ifade eder.
  • Düşüncesizlik (Hiffet): Kişinin sonuçlarını yeterince düşünmeden, aceleci ve dikkatsizce hareket etmesidir.
  • Deneyimsizlik (Tecrübesizlik): Kişinin sözleşmenin konusu olan alanda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamasıdır.

Karşı tarafın, zarar görenin bu durumunu bilmesi ve bundan bilinçli olarak faydalanması (sömürme kastı) şarttır.

  • Yargı Kararı Örneği (Sübjektif Unsurun Değerlendirilmesi): İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi, tutukluluk halini “zor durum” olarak kabul etmekle birlikte, hisse devir işleminin vekil aracılığıyla yapılması nedeniyle aşırı yararlanma iddiasını reddetmiştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre vekil aracılığıyla yapılan işlemlerde gabin iddiası dinlenmemektedir.
    • İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2019/302, K. 2022/559, T. 07.09.2022 Özet: Davacı, tutukluyken hisselerini vekili aracılığıyla düşük bedelle devrettiğini iddia etmiştir. Mahkeme, Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak, vekilin işlemi yapması nedeniyle zarar görenin iradesinin doğrudan sakatlanmadığını ve bu nedenle aşırı yararlanma hükümlerinin uygulanamayacağına karar vermiştir.

4. Aşırı Yararlanma Halinde Zarar Görenin Hakları: Sözleşmeden Dönme veya Oransızlığın Giderilmesi

TBK m. 28, zarar görene iki seçimlik hak tanır:

  1. Sözleşme ile Bağlı Olmadığını Bildirerek Edimin Geri Verilmesi (İptal): Zarar gören, tek taraflı bir irade beyanıyla sözleşmeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği edimi geri isteyebilir.
  2. Sözleşmeye Bağlı Kalarak Oransızlığın Giderilmesini Talep Etme (Uyarlama): Zarar gören, sözleşmenin ayakta kalmasını isteyerek, mahkemeden edimler arasındaki dengesizliğin adil bir seviyeye getirilmesini talep edebilir.

5. Hakların Kullanım Süresi: 1 Yıl ve 5 Yıllık Hak Düşürücü Süreler

Bu hakların kullanımı katı sürelere bağlanmıştır. TBK m. 28/2’ye göre zarar gören bu hakkını;

  • Düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği tarihten,
  • Zor durumda kalmada ise bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl içinde,
  • Ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanmalıdır.

Bu süreler zamanaşımı değil, hak düşürücü sürelerdir. Bu nedenle mahkeme tarafından re’sen gözetilir ve sürelerin geçirilmesi halinde hak tamamen ortadan kalkar.

  • Yargı Kararı Örneği (Hak Düşürücü Süre): İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi, bankaya borçları nedeniyle taşınmazlarını devreden davacıların açtığı davayı, zor durumun taşınmazların devriyle ortadan kalktığı ve davanın bu tarihten itibaren bir yıl içinde açılmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
    • İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi, E. 2019/781, K. 2021/749, T. 29.09.2021 Özet: Mahkeme, davacıların üzerindeki borç baskısının devir işlemiyle sona erdiğini, bu tarihin bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olduğunu ve davanın süresinde açılmadığını tespit ederek usulden ret kararı vermiştir.

6. Aşırı Yararlanma İddiasının İspatı ve Yargıtay Uygulamaları

Aşırı yararlanmanın varlığını ispat yükü, iddia eden taraftadır. Yargıtay’ın yaklaşımı, mahkemelerin izlemesi gereken yolu net bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Hemen belirtmek gerekir ki aşırı yararlanma iddiasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenerek sonuca ulaşılmalıdır.” (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi, E. 2022/1298, K. 2024/355, T. 26.03.2024 – Yargıtay içtihadına atfen)

7. Tacirlerin Durumu ve Basiretli İş İnsanı Yükümlülüğü

Yargı kararları, tacirlerin aşırı yararlanma iddiasında bulunmasını zorlaştırmaktadır. TTK m. 18/2 gereği, her tacir “ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlüdür.” Bu nedenle mahkemeler, tacirlerin “düşüncesizlik” veya “deneyimsizlik” iddialarını genellikle kabul etmemektedir. Ancak, bir tacirin de ekonomik olarak “zor durumda” (müzayaka halinde) kalması ve bu durumdan karşı tarafın faydalanması mümkündür.

  • Yargı Kararı Örneği (Tacir): İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi, en büyük müşterisi olan davalı şirketin gabin uyguladığını iddia eden davacı şirketin talebini, basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gerektiği ve müzayaka halini ispatlayamadığı gerekçesiyle reddetmiştir.
    • İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi, E. 2021/1671, K. 2025/611, T. 24.04.2025 Özet: Mahkeme, tacir olan davacının yenilenen sözleşmeleri uzun süre boyunca imzaladığını, bu süreçte alacaklarını talep etmesine engel bir zor durumun tespit edilemediğini belirterek aşırı yararlanma koşullarının oluşmadığına karar vermiştir.

8. Avukatlar İçin Sözleşme Hazırlarken Aşırı Yararlanma Riskine Karşı Önlemler

İncelenen kararlar ışığında, avukatların sözleşme hazırlarken aşırı yararlanma riskini en aza indirmek için şu hususlara dikkat etmesi önerilir:

  • Piyasa Araştırması: Edimlerin değerinin, sözleşme tarihindeki piyasa rayiçlerine uygun olup olmadığını kontrol etmek. Gerekirse değerleme raporu almak.
  • Tarafların Durumunu Değerlendirme: Taraflardan birinin yaş, sağlık, eğitim durumu veya ekonomik sıkıntı gibi nedenlerle zayıf konumda olup olmadığını değerlendirmek.
  • Müzakere Sürecini Belgeleme: Sözleşme şartlarının taraflarca müzakere edildiğini ve anlaşıldığını gösteren kayıtlar (e-posta, toplantı tutanağı vb.) tutmak.
  • Açık ve Anlaşılır Dil: Sözleşme metninin her iki tarafın da anlayabileceği, hukuki terimlerden arındırılmış, açık bir dille yazılmasını sağlamak.
  • Bağımsız Hukuki Danışmanlık: Özellikle karmaşık veya yüksek değerli sözleşmelerde, karşı tarafa kendi avukatından danışmanlık almasını önermek, iradelerin serbestçe oluştuğuna dair güçlü bir karine oluşturacaktır.

9. Avukat Yardımı ve Hukuki Destek

Türk Borçlar Kanunu’nun 28. maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma kurumu, sözleşme özgürlüğü ile sözleşme adaleti arasında bir denge kurmaktadır. Yargı kararları, bu dengenin sağlanmasında objektif ve sübjektif unsurların bir arada titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle ispat yükümlülüğü ve hak düşürücü süreler, bu tür davaların sonucunu doğrudan etkileyen en önemli faktörlerdir. Tacirler için getirilen basiretli davranma yükümlülüğü ise kurumun uygulanma alanını daraltan önemli bir kriter olarak öne çıkmaktadır. Sözleşmelerin hazırlanmasından uyuşmazlığın yargı sürecine kadar tüm aşamalarda sözleşmeler hukukunda uzman bir avukattan hukuki destek alınmasını tavsiye ederiz.

Yorum yapın