1. Faiz Nedir? – Borçlar Hukukunda Faizin Tanımı ve Amacı
Faiz, para borçlarında, alacaklının bu paradan belirli bir süre yoksun kalması karşılığında borçlu tarafından ödenen ve anaparaya bağlı fer’i nitelikte bir edimdir. Yargı kararlarında faiz, “paranın medeni semeresi” veya “paranın kullanım bedeli” olarak tanımlanmaktadır. Danıştay bir kararında faizi, “…alacaklının bu paradan yoksun kaldığı süre içinde oluşan zararına karşılık olarak ödenen ve alacağın türüne göre oranı değişen bir bedeldir” şeklinde tanımlamıştır (Danıştay 13. Daire, 2023/2532 E., 2024/2279 K.). Temel amacı, alacaklının paranın değerindeki aşınma (enflasyon) ve parayı kullanamamaktan doğan fırsat maliyeti gibi kayıplarını telafi etmek ve borçluyu borcunu zamanında ödemeye teşvik etmektir.
2. Türk Borçlar Kanunu m.88 Kapsamında Faizin Temel Hükümleri
TBK m. 88, anapara (akdi) faizine ilişkin temel kuralı belirler. Maddeye göre:
- Sözleşmede faiz oranı kararlaştırılmamışsa, borcun doğduğu tarihteki yasal (kanuni) faiz oranı uygulanır.
- Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, yasal faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.
Yargıtay, bu hükmün emredici nitelikte olduğunu ve kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle taraflarca ileri sürülmese dahi mahkeme tarafından re’sen (kendiliğinden) dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2013/4735 E., 2013/6743 K.).
3. Kanuni ve Akdi Faiz Arasındaki Farklar
- Kanuni Faiz: Oranı doğrudan 3095 sayılı Kanun ile belirlenen ve tarafların sözleşmede bir oran belirtmediği durumlarda uygulanan faizdir.
- Akdi Faiz: Tarafların sözleşme serbestisi çerçevesinde kendi iradeleriyle belirledikleri faizdir. Ancak bu serbesti, adi işlerde TBK m. 88 ve m. 120’deki tavan oranlarla sınırlandırılmıştır.
4. Sözleşmede Faiz Belirtilmemişse Ne Olur?
Sözleşmede faiz ödeneceği kararlaştırılmış ancak oran belirtilmemişse veya faiz konusunda hiçbir hüküm yoksa, TBK m. 88/1 ve m. 120/1 uyarınca, borcun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine, yani 3095 sayılı Kanun’da belirtilen kanuni faiz oranına göre hesaplama yapılır.
5. Faizin Başlama Zamanı: Borcun Muacceliyeti ve Faiz Başlangıcı
Anapara faizi, alacağın muaccel olduğu, yani ödenmesinin talep edilebilir hale geldiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Temerrüt faizinin başlangıcı ise borçlunun temerrüde düştüğü andır. Yargıtay’a göre temerrüdün gerçekleşme anları çeşitlilik gösterebilir:
“muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer… Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir. Temerrüde esas icra takibi de bulunmuyorsa dava tarihinde temerrüt gerçekleşir.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2016/2013 E., 2017/1801 K.)
6. Temerrüt Faizi ve Uygulama Şartları
Temerrüt faizi, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi halinde uygulanan bir tür gecikme tazminatıdır. TBK m. 120’ye göre:
- Sözleşmede temerrüt faizi oranı kararlaştırılmamışsa, yasal faiz oranı uygulanır.
- Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Bu hüküm de adi işler için geçerli olup kamu düzenine ilişkindir.
7. Faiz Faizi (Müteferrik Faiz) Yasağı – İstisnalar ve Yargı Görüşleri
Türk hukuk sisteminde temel kural, işlemiş faize yeniden faiz yürütülememesidir. Bu yasak, TBK m. 121/3’te “Temerrüt faizine ayrıca temerrüt faizi yürütülemez” şeklinde açıkça düzenlenmiştir. Yargıtay bu kuralı katı bir şekilde uygulamaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 2016/2013 E., 2017/1801 K. sayılı kararında, “818 sayılı BK’nın 104. maddeye göre temerrüt faizine faiz yürütülemez” diyerek bu yasağı teyit etmiştir. Benzer şekilde, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi (2022/301 E., 2024/936 K.) de bu kuralın kamu düzenine ilişkin olduğunu vurgulamıştır.
Bu yasağın önemli istisnaları TTK m. 8/2’de düzenlenmiştir:
- Üç aydan aşağı olmamak üzere, faizin anaparaya eklenerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi şartı, yalnız cari hesaplarla her iki taraf bakımından da ticari iş niteliğinde olan ödünç sözleşmelerinde geçerlidir.
8. Ticari Faiz ve TTK ile İlişkisi
Faiz hukukunun en tartışmalı ve önemli alanı ticari işlere uygulanacak hükümlerdir. TTK m. 8/1, “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir” hükmünü amirdir. Yargı kararları, bu hükmün özel nitelikte olduğunu ve ticari uyuşmazlıklarda TBK’nın sınırlayıcı hükümlerinin uygulanmayacağını istikrarlı bir şekilde kabul etmektedir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/9271 E., 2014/16695 K. sayılı emsal kararında bu ilke net bir şekilde ifade edilmiştir: “Dava konusu ticari işte de temerrüt faizine hükmedilirken 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun gerek akdi faize ilişkin 88. maddesi gerekse temerrüt faizine ilişkin 120. maddesi kısıtlamaları prensip olarak uygulanamayacaktır.”
Bu görüş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi (2020/13 E., 2022/52 K.) ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi (2020/311 E., 2021/689 K.) gibi çok sayıda BAM kararıyla da benimsenmiştir. Dolayısıyla, taraflardan en az birinin tacir olduğu ve işlemin ticari işletmesiyle ilgili olduğu durumlarda, sözleşmede belirlenen faiz oranı fahiş olmadığı sürece geçerlidir.
9. Faiz Oranlarının Belirlenmesi ve Değişimi – MB ve Kanuni Düzenlemeler
Sözleşmede faiz oranının belirlenmediği durumlarda uygulanacak kanuni faiz ve ticari işlerde temerrüt faizi (avans faizi) oranları, 3095 sayılı Kanun çerçevesinde belirlenir. Bu oranlar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) belirlediği ve Resmi Gazete’de yayımlanan oranlara göre değişkenlik gösterir. Özellikle ticari temerrüt faizi, TCMB’nin avans işlemlerinde uyguladığı faiz oranına endekslenmiştir.
10. Faizle İlgili Yargıtay Kararları ve Emsal Uygulamalar
Yukarıdaki başlıklarda da belirtildiği gibi, Yargıtay’ın faiz konusundaki içtihadı şu temel eksenler etrafında şekillenmiştir:
- Ticari-Adi İş Ayrımı: Yargıtay, bir uyuşmazlıkta öncelikle tarafların tacir olup olmadığını ve işlemin ticari niteliğini araştırmakta, buna göre uygulanacak kanunu (TBK veya TTK) belirlemektedir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2018/5853 E., 2018/9753 K.).
- Tüketici Lehine Yorum: Bir tarafın tüketici olduğu durumlarda, ticari iş sayılsa bile tüketicinin korunmasına ilişkin hükümlerin öncelikli olduğu ve faiz oranlarının bu çerçevede değerlendirildiği görülmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/620 E., 2019/914 K.).
- Faiz Türünün Açıkça Belirtilmesi: İlamda veya takip talebinde faizin türünün (yasal, avans, reeskont vb.) açıkça belirtilmesi gerektiği, yorum yoluyla faiz türünün değiştirilemeyeceği kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/1916 E., 2019/616 K.).
11. Faiz Talebi Nasıl İleri Sürülür? – Dava Açarken Dikkat Edilecek Hususlar
Faiz talebi, dava dilekçesinde veya icra takip talebinde açık ve net bir şekilde ileri sürülmelidir. Talepte;
- Faizin başlangıç tarihi (dava tarihi, takip tarihi, temerrüt tarihi vb.),
- Faizin türü (yasal faiz, ticari avans faizi, akdi faiz vb.),
- Faizin oranı (%9, %25, avans faiz oranında vb.) açıkça belirtilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/715 E., 2021/1250 K. sayılı kararına göre, faiz türünün belirtilmemesi ve talep edilen oranın herhangi bir yasal orana denk gelmemesi halinde, mahkemenin değişen oranlarda avans faizine hükmetmesi mümkün değildir.
12. Yargılama Sürecinde Faiz Taleplerinde Karşılaşılan Sorunlar
Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlar; işlemin ticari niteliğinin doğru tespit edilememesi, faiz başlangıç tarihinin yanlış belirlenmesi, faize faiz yürütülmesi ve özellikle ticari işlerde TBK’daki sınırlamaların hatalı bir şekilde uygulanmasıdır. Bu durumlar, kararların üst mahkemelerce bozulmasına neden olmaktadır.
13. Geç Ödeme Faizi ve Kamu Alacaklarında Faiz Uygulaması
Kamu alacaklarının zamanında ödenmemesi durumunda uygulanan mali yükümlülük, özel hukuk faizinden farklıdır. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca “gecikme zammı” uygulanır. Danıştay, bir ihale sözleşmesinden kaynaklanan alacağa gecikme zammı değil, 3095 sayılı Kanun uyarınca temerrüt faizi uygulanması gerektiğine hükmederek bu ayrımı netleştirmiştir (Danıştay 13. Daire, 2023/2532 E., 2024/2279 K.).
14. Vatandaşın Faiz Hakkı – Alacaklının Korunması
Faiz hakkı, Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının bir uzantısı olarak alacaklının korunmasını amaçlar. Alacağın geç ödenmesi durumunda paranın alım gücündeki düşüşün faiz yoluyla telafi edilmesi, alacaklıya aşırı bir külfet yüklenmesini engeller ve adil bir denge kurar.
15. Avukata Danışmanın Önemi
Faizle ilgili hukuki uyuşmazlıkların teknik doğası, ticari ve adi işler arasındaki ince ayrım, sürekli değişen faiz oranları ve Yargıtay içtihatlarının takibi, bir avukattan hukuki destek almayı zorunlu kılmaktadır. Doğru faiz türü ve oranının talep edilmesi, başlangıç tarihinin doğru saptanması ve yasal sınırlamalara uyulması, hak kayıplarını önlemek için kritik öneme sahiptir.
SONUÇ
Türk hukukunda faiz, borç ilişkisinin niteliğine göre farklı rejimlere tabi olan karmaşık bir yapıya sahiptir. Adi işlerde TBK’nın kamu düzenine ilişkin sınırlayıcı hükümleri geçerliyken, ticari işlerde TTK’nın sözleşme serbestisini esas alan yaklaşımı ön plana çıkmaktadır. Yargı kararları, bu temel ayrımı titizlikle uygulamakta ve “faize faiz yasağı” gibi temel ilkeleri katı bir şekilde korumaktadır. Alacaklıların haklarını tam olarak alabilmeleri ve borçluların haksız faiz yüküyle karşılaşmamaları için, uyuşmazlığın her aşamasında faiz taleplerinin yasal dayanaklarının doğru bir şekilde ortaya konulması ve ispatlanması esastır.