Borcun Şahsen İfa Zorunluluğu Olmaması

1. TBK m. 83: Borcun Şahsen İfası Zorunlu mudur?

TBK m. 83, borçlar hukukunun temel prensiplerinden birini düzenler: “Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.” İncelenen tüm yargı kararları, bu hükmü borç ilişkilerinde ana kural olarak kabul etmektedir. Bu ilke, borcun ifasında esneklik sağlayarak ekonomik hayatın gereklerine hizmet eder.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin de belirttiği gibi, alacaklının özel bir menfaati bulunmadıkça borcun üçüncü bir kişi tarafından ifasında hukuken bir sakınca yoktur. Bu durum, ifanın hukuki sonucunun aynı olduğu ve borcu sona erdirdiği anlamına gelir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi (2023/2318 E., 2024/43 K., 16.01.2024): Kararda, konkordato projesi kapsamında yapılacak ödemelerin borçlu şirket yerine üçüncü kişilerce de yapılabileceği, TBK m. 83 uyarınca “alacaklının yararı bulunmadıkça borçlunun borcu bizzat ifa etmesi gerekmez” ilkesi uyarınca bunun mümkün olduğu belirtilmiştir.

2. Kural Olarak Üçüncü Kişi Tarafından İfa Edilebilen Borçlar Nelerdir?

Alacaklının özel bir menfaatinin bulunmadığı tüm borçlar, kural olarak üçüncü bir kişi tarafından ifa edilebilir. Yargı kararlarında bu durum en net şekilde para borçları için vurgulanmıştır. Para borçlarında alacaklı için önemli olan, alacağına kavuşmasıdır; paranın kimin tarafından ödendiği genellikle bir önem taşımaz.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi (2020/582 E., 2022/69 K., 27.01.2022): Kararda, “Davaya konu borç bir para borcu olup, bu borcun şahsen ifası gerekmez” denilerek, alacaklının menfaatlerinin zedelendiğini ispatlamadığı sürece üçüncü kişinin ifasının kabul edilmesi gerektiği açıkça ifade edilmiştir.

Bunun yanı sıra, misli eşya teslimi veya niteliği gereği kişisel beceri gerektirmeyen hizmetlerin sunulması gibi edimler de bu kapsama girer. Örneğin, bir mermer artığının teslimi borcunda, teslimatı kimin yaptığı alacaklı için fark yaratmayabilir.

3. Şahsi İfa Edilmesi Gereken Borçlar ve Sınırlamalar

Şahsen ifa zorunluluğu, borçlunun kişisel özellikleri, sanatı, uzmanlığı veya taraflar arasındaki güven ilişkisinin ön planda olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu zorunluluk kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden kaynaklanabilir.

  • Hizmet, Eser ve Vekâlet Sözleşmeleri: Bu sözleşme tipleri, şahsi ifa mecburiyetinin en sık görüldüğü alanlardır. Bir ressamın tablo yapması, bir avukatın davayı takip etmesi, bir doktorun ameliyat yapması gibi edimlerde alacaklının menfaati, borcun bizzat o kişi tarafından ifa edilmesindedir.
  • Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri: Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin bir kararında değindiği üzere, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun manevi destek de dahil olmak üzere kişisel özen göstermesini gerektirdiğinden, şahsi ifanın önem kazandığı bir sözleşme türüdür.
  • Sözleşmesel Sınırlama: Taraflar, bir para borcunun dahi bizzat borçlu tarafından ifa edileceğini sözleşmede açıkça kararlaştırabilirler. Bu durumda, alacaklının menfaati sözleşmeyle tesis edilmiş sayılır.

4. Alacaklının Üçüncü Kişi Tarafından İfayı Reddetme Hakkı

Alacaklının üçüncü kişi tarafından yapılan ifayı reddetme hakkı, yukarıda belirtilen şahsen ifa zorunluluğunun bulunduğu hallerle sınırlıdır. Eğer borcun bizzat borçlu tarafından ifasında alacaklının hukuken korunmaya değer bir menfaati varsa, üçüncü kişinin ifa teklifini reddedebilir. Bu menfaat yoksa, alacaklı ifayı kabul etmek zorundadır; aksi halde alacaklı temerrüdüne düşebilir.

Ancak, alacaklının onayı olmadan borcun alacaklı dışında bir üçüncü kişiye ifa edilmesi, borçluyu borcundan kurtarmaz. Bu durum, ifanın kimin tarafından yapıldığı değil, kime yapıldığı ile ilgilidir ve önemli bir ayrımdır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (2023/2686 E., 2024/938 K., 04.03.2024): Bu kararda, borcun ifasının kural olarak alacaklıya yapılması gerektiği vurgulanmıştır. Kararda, “Alacaklı dışında bir üçüncü kişiye ifa, ancak alacaklının onayı ile borcun ifası yerine geçebilir ve bu tür bir yetkilendirme olmadan üçüncü kişiye yapılan ifa borçlu iyiniyetli olsa dahi onu borçtan kurtarmaz” denilerek, borçlunun, alacaklının abisine yaptığı ödemenin borcu sona erdirmediğine hükmedilmiştir.

5. Borçlu Olmayan Kişinin Borcu İfa Etmesi: Hukuki Sonuçları ve Rücu Hakkı

Üçüncü bir kişinin borcu ifa etmesi, borç ilişkisini alacaklı yönünden sona erdirir. Ancak bu durum, ifayı yapan üçüncü kişi ile asıl borçlu arasında yeni hukuki sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar, ifanın hangi hukuki sebebe dayandığına göre şekillenir:

  • Kanuni Halefiyet (Subrogation): Belirli şartlar altında, başkasının borcunu ödeyen üçüncü kişi, kanun gereği alacaklının haklarına halef olur ve alacaklı gibi borçludan ifayı talep edebilir. Bu durum, özellikle rehinle temin edilmiş bir borcun ödenmesi gibi kanunda sayılan sınırlı hallerde söz konusu olur.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi (2014/6520 E., 2015/8276 K., 18.12.2015): Kararda halefiyet kurumu detaylıca açıklanmıştır. Başkasına ait bir borç için kendi taşınmazı üzerinde ipotek tesis edilen malikin bu borcu ödemesi halinde, alacaklı bankanın yerine geçerek asıl borçluya rücu edebileceği belirtilmiştir. Kararda halefiyet, “başkasına ait borcu ifa eden üçüncü kişinin, alacaklının yerine geçmesi” olarak tanımlanmıştır.

  • Vekaletsiz İş Görme (Negotiorum Gestio): Üçüncü kişi, borçlunun menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak bir ödeme yapmışsa, vekaletsiz iş görme hükümlerine (TBK m. 526 vd.) dayanarak yaptığı masrafları borçludan talep edebilir.

İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2018/209 E., 2021/501 K., 02.07.2021): Davacının, devraldığı taşınmazlar üzerindeki hacizleri kaldırmak için asıl borçlu olan davalı adına icra dosyasına yaptığı ödemenin “gerçek vekaletsiz iş görme” niteliğinde olduğu kabul edilmiş ve davacının yaptığı ödemeyi davalıdan talep edebileceğine karar verilmiştir.

  • Sebepsiz Zenginleşme (Unjust Enrichment): Yukarıdaki hukuki müesseselerin uygulanamadığı durumlarda, başkasının borcunu ödeyerek onu borçtan kurtaran üçüncü kişi, borçlunun malvarlığındaki artış (pasifinin azalması) oranında sebepsiz zenginleşme hükümlerine (TBK m. 77 vd.) göre rücu talebinde bulunabilir.

6. Alacaklının Üçüncü Kişiden Kabul Ettiği İfaya Sonradan İtiraz Etmesi

Alacaklı, üçüncü kişi tarafından yapılan ifayı bir kez kabul ettikten sonra, sırf ifanın üçüncü kişi tarafından yapılmış olması nedeniyle bu ifaya sonradan itiraz etmesi, dürüstlük kuralına (TMK m. 2) aykırılık teşkil edebilir. Özellikle, alacaklının uzun bir süre boyunca üçüncü kişiden gelen ifayı sorunsuz bir şekilde kabul etmesi, zımni bir kabul olarak yorumlanabilir ve sonradan yapılacak bir itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna karar verilebilir.

İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi (2015/1235 E., 2023/97 K., 02.02.2023): Davada, alacaklının uzunca bir süre dava dışı bir şirketten gelen edimi (mermer pasası) kabul etmesi ve buna itiraz etmemesi nedeniyle, sonradan bu ifanın sözleşme kapsamında sayılmayacağı yönündeki iddiasına itibar edilmemiştir.

7. Avukatın Rolü ve Dikkat Edilmesi Gerekenler

Borcun üçüncü kişi tarafından ifası, basit bir işlem gibi görünse de karmaşık hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bu noktada avukatın rolü kritik önemdedir  ve uzman bir avukattan destek alınması gerekir:

  • Sözleşme Hazırlığı: Şahsen ifanın önemli olduğu durumlarda (eser, hizmet vb.), bu hususun sözleşmede açık ve net bir şekilde belirtilmesini sağlamak.
  • İfa Süreci: Müvekkili olan alacaklının, menfaati olmamasına rağmen üçüncü kişi ifasını reddetmesinin riskleri (alacaklı temerrüdü) konusunda uyarmak. Üçüncü kişi olarak ödeme yapacak müvekkili, rücu hakkını güvence altına alacak hukuki yollar (temlik, vb.) hakkında bilgilendirmek.
  • Uyuşmazlık Çözümü: Üçüncü kişinin ifası sonrası ortaya çıkan rücu davalarında, doğru hukuki sebebe (halefiyet, vekaletsiz iş görme, sebepsiz zenginleşme) dayalı bir strateji geliştirmek.

Sonuç

Türk Borçlar Kanunu’nun 83. maddesi, borcun ifasında esnekliği temel ilke olarak benimsemiştir. Yargı kararları da bu ilkeyi istikrarlı bir şekilde uygulamakta; borcun şahsen ifasını, alacaklının korunmaya değer özel bir menfaatinin bulunduğu istisnai hallerle sınırlandırmaktadır. Para borçları gibi edimlerde üçüncü kişi tarafından ifa genel kabul görürken; hizmet, eser, vekalet gibi borçlunun kişisel özelliklerinin öne çıktığı sözleşmelerde şahsen ifa zorunluluğu doğmaktadır. Üçüncü kişinin ifası, borcu sona erdirse de ifayı yapan ile borçlu arasında halefiyet, vekaletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme gibi yeni hukuki ilişkiler meydana getirdiğinden, bu tür işlemlerin hukuki sonuçlarının dikkatle değerlendirilmesi ve profesyonel hukuki destek alınması önem arz etmektedir.

Yorum yapın