Hemşirelik Mesleği

Giriş

Avukat Fatih SEFER tarafından yazılan bu makale, hemşirelik mesleğinin hukuki çerçevesini, meslek mensuplarının görev, yetki ve sorumluluklarını, uygulamada karşılaşılan hukuki sorunları ve bu sorunlara ilişkin yüksek mahkemelerin yaklaşımını, yargı kararları ışığında analiz etmek amacıyla hazırlanmıştır. Makalemiz, hemşirelik mesleğinin yasal tanımından başlayarak, tıbbi malpraktis sorumluluğu, çalışma koşulları, idari ve disiplin hukuku boyutu ile mesleki hak ve yükümlülüklere kadar geniş bir yelpazeyi ele almaktadır. Analizler, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’nin emsal niteliğindeki kararlarına dayanmakta olup, hemşirelerin mesleklerini icra ederken karşılaşabilecekleri hukuki riskleri ve haklarını ortaya koymayı hedeflemektedir.

Hemşirelik Mesleğinin Toplumdaki Yeri ve Önemi

Yargı kararları, hemşirelik mesleğini, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesindeki vazgeçilmez rolü nedeniyle özel bir statüde değerlendirmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 30.12.2010 tarihli ve E.2007/78, K.2010/120 sayılı kararında mesleğin niteliği, “Hemşirelik; hastaları izlemek, tanı koymak ve tedavi süreçlerini yönlendirmek için gerekli olan ileri soyut düşünme yeteneği ve bilgi, belirli düzeyde beceri, psikolojik ve sosyolojik olguları kavrayacak kadar kültürel donanım, ağır tempoyu üstlenebilecek bir fiziksel dayanıklılık ve temel insanlık değerleri gerektiren bir meslektir” şeklinde tanımlanarak, mesleğin gerektirdiği yüksek yetkinliğe dikkat çekilmiştir. Bu tanım, mesleğin sadece teknik bir uygulama olmadığını, aynı zamanda entelektüel ve insani boyutları olan bir hizmet olduğunu ortaya koymaktadır.

Hemşirelik Nedir? Yasal ve Mesleki Tanımı

Hemşirelik mesleğinin yasal tanımı, 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu ve bu kanuna dayalı yönetmeliklerle net bir şekilde çizilmiştir. Danıştay Onbeşinci Daire’nin E. 2014/9379, K. 2018/7173 sayılı kararında atıf yapıldığı üzere, Kanun’un 4. maddesi hemşireyi, “…tabip tarafından acil haller dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygulamak, her ortamda bireyin, ailenin ve toplumun hemşirelik girişimleri ile karşılanabilecek sağlıkla ilgili ihtiyaçlarını belirlemek ve hemşirelik tanılama süreci kapsamında belirlenen ihtiyaçlar çerçevesinde hemşirelik bakımını planlamak, uygulamak, denetlemek ve değerlendirmekle görevli ve yetkili sağlık personeli” olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, hemşirenin hem uygulayıcı hem de planlayıcı ve denetleyici rollerini vurgulamaktadır. Yargı, bu yasal tanımı, hemşirelerin görev alanını diğer sağlık mesleklerinden ayırmada temel bir ölçüt olarak kullanmaktadır.

Hemşireliğin Dayanağı Mevzuat: Hemşirelik Kanunu ve İlgili Yönetmelikler

Hemşirelik mesleğinin icrası, başta 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu olmak üzere, Hemşirelik Yönetmeliği, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği ve Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık Hizmetlerinde Çalışan Diğer Meslek Mensuplarının İş ve Görev Tanımlarına Dair Yönetmelik gibi birincil ve ikincil mevzuatla düzenlenmiştir. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun E:2019/2358, K:2021/761 sayılı kararında görüldüğü üzere, mahkemeler yönetmelik hükümlerinin kanuna uygunluğunu denetlemektedir. Anılan kararda, Yönetmeliğin uzman hemşireliği “hemşirelik anabilim dallarında” lisansüstü eğitimle sınırlamasının, Kanun’daki “meslekleriyle ilgili” ifadesini daraltmadığı, aksine açıkladığı kabul edilerek, idarenin düzenleme yetkisinin sınırları çizilmiştir. Bu durum, mevzuat hiyerarşisinin hemşirelik uygulamalarında da titizlikle gözetildiğini göstermektedir.

Hemşirelerin Temel Görev ve Sorumlulukları Nelerdir?

Hemşirelerin temel görev ve sorumlulukları, yasal mevzuatta detaylı olarak sayılmıştır. Bunlar arasında hekim tarafından order edilen tedavileri uygulamak, hasta bakımını planlamak ve yürütmek, hastanın vital bulgularını takip etmek, ilaçları hazırlamak ve uygulamak, tıbbi kayıtları tutmak ve hastayı gözlemlemek yer alır. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2019/10051 E., 2021/5532 K. sayılı kararında, stajyer öğrencinin denetimi de hemşirenin temel sorumlulukları arasında sayılmıştır. Kararda, “Stajyer öğrencilerin, hastalara tedavi uygulamaları sırasında hemşirelerin gözetiminde ve birlikte uygulama yapılması gerektiği” vurgulanarak, denetim eksikliğinin hukuki sorumluluk doğuracağı belirtilmiştir. Benzer şekilde, Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın 2020/163 E., 2024/2485 K. sayılı kararında, ameliyat sonrası malzeme sayımının hemşirenin temel görevlerinden olduğu ve bu görevin ihmalinin idarenin hizmet kusurunu oluşturduğu hükme bağlanmıştır.

Sağlık Uygulamalarında Hemşirenin Yetki Sınırları

Hemşirenin yetki sınırları, hekimin tanı ve tedavi yetkisi ile net bir şekilde ayrılmıştır. Hemşire, tanı koyamaz, tedavi planını değiştiremez veya hekim talimatı olmaksızın invaziv bir girişimde bulunamaz. Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın 2019/6791 E., 2021/5426 K. sayılı kararında, hekim talimatı olmadan hastaya iğne yapan hemşirenin eylemi, ceza mahkemesince “görevi kötüye kullanmak” suçu olarak kabul edilmiş ve bu durum idarenin tazminat sorumluluğunu doğuran ağır bir hizmet kusuru olarak nitelendirilmiştir. Bu karar, hemşirenin yetki sınırlarını aşmasının ne denli ciddi hukuki sonuçlar doğuracağını göstermektedir. Yetki sınırları, sadece hekimle olan ilişkiyi değil, diğer sağlık personeli ile olan ilişkiyi de belirler. Danıştay 8. Daire Başkanlığı’nın 2022/821 E., 2024/2094 K. sayılı kararında, hemşire yardımcısı veya acil tıp teknisyeninin, bütüncül bakım gerektiren görevlerde hemşireye “ikame olamayacağı” hükme bağlanarak, her mesleğin yetki sınırlarının korunması gerektiği vurgulanmıştır.

Hemşirelikte Talimatla Hareket Etme Zorunluluğu ve Hekimle İlişki

Hemşirelik mesleğinin icrasında hekim talimatına uymak, hukuki bir zorunluluktur. Bu ilke, Hemşirelik Yönetmeliği’nde açıkça düzenlenmiştir. Danıştay 12. Daire Başkanlığı’nın 2024/1314 E., 2024/1004 K. sayılı kararında, bu zorunluluğun ihlali net bir şekilde ele alınmıştır. Kararda, icapçı uzman hekimin talimatına rağmen hastayı diyalize kabul etmeyen hemşireye verilen kınama cezasının hukuka uygun olduğuna hükmedilmiştir. Kararda atıf yapılan yönetmelik maddesi şöyledir: “Hemşireler; ‘c) Tıbbî tanı ve tedavi planının uygulanmasında; hekim tarafından, acil durumlar dışında yazılı olarak verilen tedavileri uygular…'”. Bu karar, hekim talimatının hemşire için bağlayıcı olduğunu ve keyfi olarak bu talimata uymamanın disiplin sorumluluğunu doğuracağını göstermektedir. Ancak bu ilişki, hemşirenin mutlak bir itaat yükümlülüğü altında olduğu anlamına gelmez; açıkça hukuka aykırı veya hastanın hayatını tehlikeye atacak bir talimatın yerine getirilmemesi, hemşirenin sorumluluğunu ortadan kaldırabilir.

Hemşirelik Uygulamalarında Sık Karşılaşılan Hukuki Sorunlar

Yargı kararları incelendiğinde, hemşirelik uygulamalarında en sık karşılaşılan hukuki sorunların; hatalı enjeksiyon, yanlış ilaç uygulaması, hasta takibinde ihmal, malzeme sayımında hata, düşmeler ve hasta mahremiyetinin ihlali olduğu görülmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2018/6045 E., 2020/98 K. sayılı kararında, “saat 16:00-18:00 saatleri arasında kattaki hemşire veya herhangi bir doktorun NST kayıtlarını, ağrılarını ve bebeğin kalp atışlarını gösteren cihazı takip etmediklerini” şeklindeki iddia, hasta takibindeki ihmalin tipik bir örneğidir. Anayasa Mahkemesi’nin 29/9/2016 tarihli M.Y. Başvurusu (2014/7296) ise, lavman uygulamasının mahremiyete özen gösterilmeden yapılmak istenmesini, hasta hakları ve mahremiyetin ihlali bağlamında ele almıştır.

İhmaller, Hatalı Müdahale ve Tıbbi Malpraktis Kapsamında Hemşire Sorumluluğu

Tıbbi malpraktis, hemşirenin mesleki bilgi ve beceri eksikliği, dikkatsizlik veya özensizlik sonucu hastaya zarar vermesidir. Yargı kararları, bu tür durumlarda hemşirenin sorumluluğunu “özen borcunun ihlali” temelinde değerlendirmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/10242 E., 2019/5070 K. sayılı kararında bu ilke, “Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2024/2691 E., 2025/2093 K. sayılı kararında ise, sezaryen sonrası hastanın ayağına konulan sıcak su torbası nedeniyle oluşan yanık vakasında, hemşirenin görevini tam ve eksiksiz yerine getirip getirmediğinin, hemşirelik alanında uzman bir bilirkişi tarafından incelenmesi gerektiği vurgulanarak, hemşire ihmalinin bağımsız bir uzmanlık konusu olduğu kabul edilmiştir.

Hemşirenin Hukuki Sorumluluğu: Ceza, Tazminat ve Disiplin Boyutu

Hemşirenin hukuka aykırı bir eylemi, üç farklı sorumluluk türünü gündeme getirebilir:

  • Ceza Sorumluluğu: Eylem, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan bir suçu (örn: taksirle yaralama, görevi kötüye kullanma) oluşturuyorsa ceza sorumluluğu doğar. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2019/10051 E., 2021/5532 K. sayılı kararında, stajyeri denetlemeyen hemşirelerin eylemi, “ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma” suçu olarak nitelendirilmiştir.
  • Tazminat (Hukuk) Sorumluluğu: Hemşirenin kusurlu eylemiyle hastaya verdiği zararı giderme yükümlülüğüdür. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/6078 E., 2021/6384 K. sayılı kararında, hemşirenin hatalı ilaç uygulamasından doğan tazminat sorumluluğunun, onu istihdam eden hastaneye ait olduğu belirtilmiştir. Kamuda ise bu sorumluluk idareye aittir. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin 2011/3374 E., 2012/11870 K. sayılı kararı, kamu görevlisi hemşireye karşı doğrudan tazminat davası açılamayacağını, davanın idare aleyhine açılması gerektiğini açıkça hükme bağlamıştır.
  • Disiplin Sorumluluğu: Kamu görevlisi hemşireler için 657 sayılı Kanun, özel sektörde çalışanlar için ise iş sözleşmesi ve İş Kanunu uyarınca uygulanan yaptırımlardır (uyarı, kınama, işten çıkarma vb.). Danıştay 12. Daire Başkanlığı’nın 2024/1314 E., 2024/1004 K. sayılı kararı, hekim talimatına uymayan hemşireye verilen kınama cezasını onamasıyla bu sorumluluğa örnek teşkil eder.

Nöbet, Fazla Mesai ve İzin Uygulamalarında Yaşanan Hak İhlalleri

Sunulan yargı kararları arasında doğrudan nöbet, fazla mesai ve izin uygulamalarındaki hak ihlallerini detaylı olarak ele alan bir karar bulunmamakla birlikte, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2014/13261 E., 2015/1495 K. sayılı kararı, bu tür işçilik alacaklarına ilişkin uyuşmazlıklarda delillerin nasıl değerlendirileceğine ışık tutmaktadır. Kararda, davacı hemşirenin başka bir dosyada tanık olarak “fazla mesai ücretlerinin ödendiğine” dair beyanının, kendi davasında aleyhine delil teşkil edeceği ve ikrar niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Bu durum, hemşirelerin özlük haklarına ilişkin davalarda, önceki beyanlarının ve sunulan delillerin ne denli kritik olduğunu göstermektedir.

Görev Tanımına Aykırı İşlerde Çalıştırma ve İş Hukuku Yönünden Sonuçları

Hemşirelerin görev tanımları dışında çalıştırılması, hem mesleki standartları düşüren hem de hukuki sorumluluk doğuran bir durumdur. Danıştay 8. Daire Başkanlığı’nın 2022/821 E., 2024/2094 K. sayılı kararında, öğrenci barınma hizmeti veren kurumlarda hemşire yerine hemşire yardımcısı veya acil tıp teknisyeni çalıştırılmasına olanak tanıyan yönetmelik hükmü iptal edilmiştir. Mahkeme, bu görevlerin bütüncül bir hemşirelik bakımı gerektirdiğini ve başka unvanlarla ikame edilemeyeceğini belirtmiştir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2014/13261 E., 2015/1495 K. sayılı kararında ise, diyaliz hemşiresi olarak işe alınıp aynı zamanda enfeksiyon hemşiresi olarak da çalıştırılan hemşirenin, işin esaslı niteliğinin değiştiği iddiasıyla yaptığı haklı fesih talebi, iş hukukunun temel prensipleri çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu kararlar, görev tanımına aykırılığın hem idari yargıda hem de iş mahkemelerinde dava konusu edilebileceğini göstermektedir.

Hemşirelerin Çalışma Koşulları ve İş Sağlığı Güvenliği Problemleri

İncelenen yargı kararları, doğrudan hemşirelerin çalışma koşulları veya iş sağlığı güvenliği problemlerine odaklanan bir uyuşmazlığı ele almamaktadır. Ancak, tıbbi malpraktis ve ihmal konulu kararlarda, yoğun çalışma temposu, personel yetersizliği ve denetim eksikliği gibi sorunlar dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin, Danıştay 2. Daire Başkanlığı’nın 2020/1598 E., 2022/3254 K. sayılı kararında alıntılanan İdari Dava Daireleri Kurulu kararında, “personel sayısının yetersiz olması” durumunda hizmetin aksamaması için ebe ve hemşirelerin birbirlerinin yerine istihdam edilebileceği kabul edilmiştir. Bu durum, personel yetersizliğinin idareler tarafından bilinen ve hukuki düzenlemelere konu olan bir sorun olduğunu göstermektedir.

Mobing, Psikolojik Taciz ve Kurum İçi İhtilaflarda Hemşirenin Konumu

Sunulan yargı kararları arasında, hemşirelere yönelik mobbing ve psikolojik taciz iddialarını doğrudan esastan ele alan bir karar bulunmamaktadır. Bu tür uyuşmazlıklar, genel olarak İş Kanunu ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun disiplin hükümleri çerçevesinde çözümlenmektedir. Kurum içi ihtilaflarda hemşirenin konumu, delillerin ispatı ve hukuki sürecin doğru işletilmesi açısından hassasiyet gerektirmektedir.

Kamuda ve Özel Sektörde Hemşirelik: Haklar ve Yükümlülükler Karşılaştırması

Kamuda ve özel sektörde çalışan hemşireler, farklı hukuki rejimlere tabidir. Kamuda çalışanlar 657 sayılı Kanun’a tabi olup, iş güvenceleri daha yüksek, disiplin süreçleri ve atama işlemleri idari yargı denetimindedir. Danıştay 12. Daire Başkanlığı’nın 2019/6641 E., 2023/1563 K. sayılı kararı, kamudaki kadro unvanlarının (hemşire-ebe) ayrı ayrı ihdas edildiğini ve atama kriterlerinin idare tarafından kamu yararı gözetilerek belirlendiğini göstermektedir. Özel sektörde çalışan hemşireler ise İş Kanunu’na tabidir ve uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür. En temel farklardan biri hukuki sorumlulukta ortaya çıkar; Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin 2011/3374 E., 2012/11870 K. sayılı kararı uyarınca, kamu hemşiresinin hizmet kusurundan doğan tazminat davası idareye yöneltilirken, özel sektördeki hemşirenin kusurundan doğan zarardan dolayı onu istihdam eden özel hastaneye karşı adli yargıda dava açılır.

Disiplin Cezaları ve İdari Soruşturmalarda Hemşirelerin Hukuki Hakları

Kamuda çalışan hemşireler hakkında yürütülen disiplin soruşturmalarında, savunma hakkı kutsaldır. Soruşturmanın usulüne uygun yapılması, isnat edilen fiilin açıkça bildirilmesi ve savunma için yeterli süre verilmesi zorunludur. Verilen disiplin cezalarına karşı idare mahkemelerinde iptal davası açma hakkı bulunmaktadır. Danıştay 5. Daire’nin E: 2014/5535, K: 2015/9038 sayılı kararında, sorumlu hemşire görevlendirmesinin keyfi olamayacağı ve Hemşirelik Yönetmeliği’nde belirtilen liyakat sıralamasına uyulması gerektiği vurgulanarak, idari işlemlerin yargısal denetimi gösterilmiştir. Bu karar, hemşirelerin kariyer basamaklarındaki atamalarının ve görevlendirmelerinin de hukuki denetime tabi olduğunu ortaya koymaktadır.

Yargıtay ve Danıştay Kararlarında Hemşirelik Uygulamalarına Bakış

Yüksek Mahkemeler, hemşirelik uygulamalarını değerlendirirken mesleki standartları, tıp biliminin güncel verilerini ve mevzuat hükümlerini esas almaktadır. Yargıtay, özellikle tazminat davalarında “özen borcu” ve “vekalet sözleşmesi” kavramlarına odaklanırken, Danıştay idari işlemlerin ve hizmet kusurunun hukuka uygunluğunu denetlemektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2015/38686 E., 2018/5002 K. sayılı kararında, Adli Tıp Kurumu raporunu yetersiz bularak üniversite öğretim üyelerinden yeni bir bilirkişi raporu alınmasını istemesi, mahkemelerin kusur tespitinde ne denli titiz bir araştırma beklediğini göstermektedir. Danıştay ise, Danıştay 10. Daire Başkanlığı’nın 2019/6848 E., 2021/5898 K. sayılı kararında olduğu gibi, aydınlatılmış onam eksikliğini başlı başına bir hizmet kusuru sayarak hasta hakları perspektifini ön plana çıkarmaktadır.

Hukuki Destek Almanın Önemi: Hemşireler İçin Avukat Görüşünün Rolü

Hemşirelerin mesleki faaliyetleri sırasında karşılaştıkları hukuki sorunlar karmaşık ve çok boyutludur. Bir ihmal iddiası, aynı anda ceza, tazminat ve disiplin soruşturmalarını tetikleyebilir. Anayasa Mahkemesi’nin 29/9/2016 tarihli M.Y. Başvurusu (2014/7296), doğru hukuki yolun seçilmesinin önemini vurgulamaktadır. Mahkeme, başvurucunun sadece ceza soruşturması yoluna gitmesini yeterli bulmamış, tazminat davası açma imkanının da etkili bir yol olduğunu belirterek başvuruyu reddetmiştir. Bu karar, hukuki süreçlerin doğru yönetilmesi, delillerin usulüne uygun toplanması ve savunma haklarının etkin bir şekilde kullanılması için profesyonel hukuki destek almanın hemşireler için hayati önem taşıdığını göstermektedir.

Sonuç: Hemşirelikte Bilinçli Meslek Uygulamasının Hukuki Güvencesi

Yargı kararlarının bütüncül analizi, hemşirelik mesleğinin kanun ve yönetmeliklerle sıkı bir şekilde düzenlendiğini, mesleki uygulamaların ise yüksek mahkemeler tarafından titizlikle denetlendiğini ortaya koymaktadır. Hemşirelerin hukuki güvencesi, öncelikle kendi görev, yetki ve sorumluluklarının bilincinde olmalarından, mesleki standartlara ve etik ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmalarından geçmektedir. Yargı, bir yandan mesleğin sınırlarını koruyarak görev tanımı dışı çalıştırmalara karşı güvence sağlarken, diğer yandan özen borcunun ihlali ve hizmet kusuru durumlarında sorumluluğun işletilmesini temin etmektedir. Dolayısıyla, mevzuata hakim, haklarının ve yükümlülüklerinin farkında olan bilinçli bir meslek uygulaması, hemşireler için en temel hukuki korumayı sağlamaktadır.

Yorum yapın