Suçun Tanımı ve Suçun Hukuki Niteliği
Müvekkillerimizin karşı karşıya kalabileceği hileli iflas suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 161. maddesinde, malvarlığına karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Kanun metni suçu şu şekilde tanımlamaktadır: “Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre, kanunun cezalandırdığı eylem bizatihi iflas etmek değil, iflas öncesinde veya sonrasında alacaklıları zarara uğratma kastıyla malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunmaktır. Yargıtay 23. Ceza Dairesi’nin (2016/29 E., 2016/6183 K.) belirttiği gibi, “kanun tarafından cezai yaptırıma bağlanan eylem iflas etmek değil, iflas kararından önce veya sonra mal varlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflardır.” İflas kararı, suçun bir unsuru değil, “objektif cezalandırılabilme şartı” olarak kabul edilmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/51 E., 2022/645 K.). Bu suç, alacaklıların haklarını ve genel ekonomik düzeni korumayı amaçlayan bir malvarlığı suçudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun da altını çizdiği üzere (2019/51 E., 2022/645 K.), iflas olgusunun gerçekleşmesi, suçun oluşumu için değil, bir “objektif cezalandırılabilme şartı” niteliğindedir. Yani, hileli eylemler iflas kararı olmaksızın işlenmiş olsa bile, sonradan iflas kararının verilmesiyle eylem cezalandırılabilir hale gelir.
Fail, Fiil, Mağdur, Suçun Konusu ve Manevi Unsur
- Fail: Suçun faili, ancak iflasa tabi bir borçlu, yani tacir olabilir. Bu nedenle hileli iflas, özgü bir suçtur. Tüzel kişi tacirlerde ise, yönetim organını oluşturan veya temsile yetkili olan gerçek kişiler fail olacaktır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2021/7493 E., 2022/10005 K.).
- Fiil: Kanunda sayılan seçimlik hareketler; alacaklıların alacaklarının teminatı mahiyetinde olan malların kaçırılması, gizlenmesi veya değerinin azalmasına neden olunması, malvarlığını kaçırmaya yönelik tasarrufların ortaya çıkmasını önlemek için ticari defter, kayıt veya belgelerin gizlenmesi veya yok edilmesi gibi hileli tasarruflardır.
- Mağdur: Failin hileli eylemleri sonucu alacağını tamamen veya kısmen alamayan alacaklılardır.
- Suçun Konusu: Borçlunun, iflas masasına girmesi gereken haczi kabil tüm malvarlığıdır.
- Manevi Unsur: Suçun manevi unsuru, alacaklıları zarara uğratma bilinci ve iradesini içeren özel kasttır. Failin eylemlerinin bu amaca yönelik olması şarttır. Suçun manevi unsuru, alacaklıları zarara uğratma özel kastıdır. Sadece ticari defterlerin usulüne uygun tutulmaması veya ibraz edilmemesi gibi eylemler, tek başına hileli iflas suçunu oluşturmaz. Bu eylemlerin, “hileli tasarrufların ortaya çıkmasını önlemek amacıyla” yapıldığının somut delillerle ispatlanması gerekir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2022/15907 E., 2023/3483 K.).
Başka Suçlarla Benzerliği ve Farkları
Hileli iflas suçu, taksirli iflas (TCK md. 162), dolandırıcılık (TCK md. 157) ve güveni kötüye kullanma (TCK md. 155) suçlarıyla karıştırılabilir. Taksirli iflastan temel farkı, hileli iflasta “kast” unsurunun, taksirli iflasta ise “basiretli bir tacirden beklenen özen yükümlülüğüne aykırılığın” bulunmasıdır. Hileli iflas suçu, TCK m. 157’de düzenlenen dolandırıcılık suçu ile de karıştırılma potansiyeli taşır. Her iki suçta da “hile” unsuru bulunmaktadır. Ancak aralarında temel bir fark vardır. Herhangi bir hareket, hileli yani muhatabını aldatma yeteneği taşısa da eğer 161 inci maddede sayılı olan fiillerden değil ise artık bu fiilin hileli iflas sebebi oluşturduğu söylenemez. TCK.’nun 157 inci maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunda, kanun hileli hareketleri sınırlandırmamıştır. Dolayısıyla, hileli iflas suçundaki hileli hareketler kanunda sınırlı olarak sayılmışken, dolandırıcılık suçundaki hileli hareketler serbest hareketli bir yapıdadır.
Netice ve Cezaya Etkisi
Bu suç tipi, bir tehlike suçu olduğu için, suçun tamamlanması için alacaklıların somut bir zarar görmesi şart değildir. Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli hareketin yapılmasıyla suç tamamlanır. İflas kararının verilmesi ise bir netice değil, cezalandırma şartıdır. TCK m. 161’deki “…bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde…” ifadesi bu durumu netleştirmektedir. Yani, fail hileli tasarrufu iflastan önce yapıp sonra iflas edebilir ya da iflas kararı verildikten sonra masaya girmesi gereken malları kaçırabilir. Her iki durumda da suçun cezalandırılabilirlik şartı gerçekleşmiş olur. Suçun neticesi, alacaklıların malvarlıksal olarak zarara uğramasıdır. Uğranılan zararın miktarı, TCK md. 61 uyarınca temel cezanın belirlenmesinde önemli bir ölçüt olarak dikkate alınacaktır.
Suç ve Ceza’nın İspatı (Kanun Maddeleri ve Yargıtay Kararlarıyla)
Hileli iflas suçunun ispatı, ceza muhakemesinin en çetin alanlarından biridir. Yargıtay, bu suçun sübutu için son derece titiz bir araştırma yapılmasını şart koşmaktadır. Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 2023/12338 E., 2023/2889 K. sayılı kararında ispat için yapılması gerekenler şöyle özetlenmiştir: “…şirkete ait ticari defter ve belgelerin tutulup tutulmadığı, tutuldu ise nerede olduğunun sorulması, … şirketin merkezinde bulunan noterlerden şirkete ait ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yapılıp yapılmadığının, … şirket adına kayıtlı taşınmaz veya taşınır mal olup olmadığının … sorulması, iflas süreci içerisinde muvazaalı olarak satılıp satılmadığı ya da devredilip devredilmediğinin araştırılması, … tüm delil ve belgeler üzerinde Ticaret, İcra ve İflas Hukuku ile Ceza Hukuku konularında uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılarak … TCK’nın 161. maddesinde sayılan eylem ve işlemlerin bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.” Bu tespitler yapılmadan verilen mahkumiyet kararları, eksik inceleme nedeniyle bozulmaktadır.
Özellikle Ticaret, İcra ve İflas Hukuku ile Ceza Hukuku alanlarında uzman kişilerden oluşan üçlü bilirkişi heyetinden, denetime elverişli ve TCK md. 161’deki eylemlerin varlığını duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptayan raporlar alınması zorunludur (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2013/23205 E., 2016/1446 K.).
Hileli İflas Suçunun Cezası ve Belirlenmesi
TCK md. 161 uyarınca suçun temel cezası, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasıdır. Mahkeme, TCK md. 61’deki ölçütleri (suçun işleniş biçimi, zararın büyüklüğü, kastın yoğunluğu vb.) dikkate alarak temel cezayı bu aralıkta belirler.
HAGB ve Cezanın Ertelenmesi Mümkün mü?
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB): HAGB kararı, sanık hakkında hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde verilebilir. Hileli iflas suçunun temel cezasının alt sınırı üç yıl olduğundan, herhangi bir indirim nedeni uygulanmadığı takdirde HAGB kararı verilmesi mümkün değildir.
- Cezanın Ertelenmesi: Cezanın ertelenmesi de iki yıl veya daha az süreli hapis cezaları için mümkündür. Bu nedenle, hileli iflas suçunun temel hali için cezanın ertelenmesi de kural olarak mümkün değildir.
Ancak etkin pişmanlık ve iyi hal gibi olası indirimlerle ceza bu kurumların uygulanabileceği sınırlara çekilirse, sanığın diğer koşulları da taşıması halinde bu kurumlar tatbik edilebilir.
Cezayı Artıran Nitelikli Haller
TCK md. 161’de hileli iflas suçu için özel bir nitelikli hal düzenlenmemiştir. Ancak suçun işleniş şekli (örneğin bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi) genel hükümler kapsamında cezanın ağırlaştırılmasına neden olabilir.
Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler
TCK’nın genel hükümlerinde yer alan hukuka uygunluk nedenleri (örn. zorunluluk hali) ile kusurluluğu etkileyen haller (örn. yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, haksız tahrik) bu suç tipi için de geçerlidir ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir. Hileli iflas suçunda, TCK’nın malvarlığına karşı suçlar bölümünde yer alan ortak hükümler uygulama alanı bulabilir. Bu kapsamda şahsi cezasızlık halleri 167 nci madde bu suç açısından da şartları elverdikçe uygulanabilecektir. TCK m. 167 uyarınca, suçun belirli derecedeki akrabaların zararına işlenmesi halinde, akrabalık ilişkisine göre cezaya hükmolunmayabilir veya cezada indirim yapılabilir.
Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme – TCK Hükümleri
Hileli iflas, bir tehlike suçu değil, zarar suçudur. Failin malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli icra hareketlerine başlaması ancak alacaklıların zararı neticesi doğmadan eyleminin engellenmesi halinde suça teşebbüs (TCK md. 35) mümkündür. Failin icra hareketlerinden kendi iradesiyle vazgeçmesi veya neticenin gerçekleşmesini kendi çabalarıyla önlemesi halinde ise gönüllü vazgeçme (TCK md. 36) hükümleri uygulanabilir.
Suça İştirak Hükümleri
Yukarıda belirtildiği gibi, hileli iflas özgü bir suçtur. Tacir sıfatı olmayan bir kimse bu suçun doğrudan faili olamaz. Ancak, tacir olan failin suç işleme kararına neden olarak (azmettiren) veya suçun işlenmesini kolaylaştırarak (yardım eden) suça iştirak edebilir. Yargıtay 23. Ceza Dairesi’nin 2016/43 E., 2016/6153 K. sayılı kararında bu durum, “özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliği taşıyan kişinin fail olabileceği, bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulacağı” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
Suçların İçtimaı Hükümleri
Hileli iflas suçunu oluşturan fiiller, aynı zamanda başka suçları da oluşturabilir. Örneğin, TCK m. 161/c bendindeki “gerçekte bir alacak ve borç ilişkisi olmadığı hâlde… belge düzenlenmesi” eylemi, aynı zamanda özel belgede sahtecilik (TCK m. 207) suçunu da oluşturabilir. Bu durumda, TCK’nın suçların içtimaına ilişkin hükümleri (fikri içtima, bileşik suç) gündeme gelir ve genellikle en ağır cezayı gerektiren suçtan ceza verilir.
Etkin Pişmanlık Uygulanabilir mi?
Evet, hileli iflas suçu TCK md. 168’de sayılan malvarlığına karşı suçlar arasında yer aldığından, etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir. Failin, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında alacaklıların zararını gidermesi halinde cezasında kanunda öngörülen oranlarda indirim yapılır. Soruşturma aşamasında zararın giderilmesi halinde cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Kovuşturma aşamasında zararın giderilmesi halinde cezanın yarısına kadarı indirilir.
Soruşturma Süreci Nasıl İlerler?
Soruşturma, alacaklıların şikayeti veya durumun öğrenilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının re’sen harekete geçmesiyle başlar. Savcılık, derhal şirketin ticari defter ve belgelerine el koyar, banka hesap hareketlerini inceler, tapu ve trafik kayıtlarını araştırır ve uzman bilirkişi incelemesi yaptırarak delilleri toplar.
Ceza Davasının Açılması ve Takibi
Soruşturma sonunda toplanan deliller, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı tarafından bir iddianame düzenlenerek görevli ve yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılır.
Ceza Davası Süreci – Görevli ve Yetkili Mahkeme, Yargılama Usulü
- Görevli Mahkeme: Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi’dir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/6329 E., 2017/14622 K.; Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/18829 E., 2017/14240 K.; Yargıtay 23. Ceza Dairesi, 2016/2800 E., 2016/4504 K.).
- Yetkili Mahkeme: Suçun işlendiği, yani hileli tasarrufun gerçekleştirildiği yer mahkemesidir.
- Yargılama Usulü: Yargılama, CMK’daki genel duruşma usullerine göre yürütülür.
Önödeme, Uzlaşma, Seri Muhakeme ve Basit Yargılama Mümkün mü?
Hileli iflas suçu, cezasının üst sınırı ve niteliği itibarıyla uzlaşma kapsamında değildir. Aynı şekilde önödeme, seri muhakeme ve basit yargılama usullerine de tabi değildir.
Dava ve Ceza Zaman Aşımı Süreleri
- Dava Zamanaşımı: TCK m. 66 uyarınca, suçun cezasının üst sınırı sekiz yıl olduğundan, dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Bu süre içinde kamu davası açılmazsa veya açılan dava sonuçlandırılmazsa dava düşer.
- Ceza Zamanaşımı: TCK m. 68 uyarınca, mahkûmiyet hükmü kesinleştikten sonra, 5 yıldan fazla ve 20 yıldan az süreli hapis cezaları için ceza zamanaşımı süresi 20 yıldır.
Ceza’nın İnfazı Nasıl Olur, Ne Kadar Yatılır?
Hükmedilen hapis cezasının infazı, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılır. Koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik süreleri, hükmedilen cezanın miktarına ve ilgili infaz rejimine göre hesaplanır.
Ceza Avukatı ile Çalışmanın Önemi
Hileli iflas suçu, hem ceza hukukunun hem de ticaret ve icra-iflas hukukunun karmaşık ve teknik bilgilerini gerektiren bir suç tipidir. Suçun unsurlarının tespiti, özellikle “hile” ve “kast” unsurlarının varlığının ispatı, mali tabloların ve ticari defterlerin doğru yorumlanmasına bağlıdır. Bu süreçte;
- Delillerin toplanması ve lehe olanların mahkemeye sunulması,
- Bilirkişi raporlarına karşı teknik ve hukuki itirazların yapılması,
- Etkin pişmanlık gibi lehe hükümlerin doğru zamanda ve usulüne uygun şekilde uygulanmasının sağlanması,
- Suçun vasıflandırılmasında yapılabilecek hataların (örneğin taksirli iflas ile karıştırılması) önlenmesi,
- Bu suçtan mahkûmiyetin TCK m. 53’teki güvenlik tedbirlerinin yanı sıra çeşitli kanunlarda düzenlenen “hak yoksunlukları” gibi ağır fer’i sonuçları da bulunduğundan, bu sonuçların en aza indirilmesi, hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, hileli iflas suçuyla itham edilen bir kişinin, bu alanda uzman bir ceza avukatından profesyonel hukuki destek alması, adil bir yargılanma ve haklarının korunması için elzemdir.
SONUÇ
TCK md. 161’de düzenlenen hileli iflas suçu, ekonomik suçlar arasında özel bir yere sahiptir. Yargı kararları, bu suçun tespitinde son derece titiz bir maddi gerçek araştırması yapılması gerektiğini, özellikle uzman bilirkişi incelemelerinin hükme esas teşkil ettiğini göstermektedir. Savunma makamı olarak biz ceza avukatlarının görevi, müvekkilin eylemlerinde “alacaklıyı zarara uğratma özel kastının” bulunup bulunmadığını dikkatle analiz etmek, ispat standartlarının karşılanıp karşılanmadığını denetlemek ve muhakeme sürecinin her aşamasında müvekkilin haklarını titizlikle korumaktır.