MÖHUK m. 4 Vatandaşlık Esasına Göre Yetkili Hukuk

Giriş

Avukat Fatih SEFER tarafından yazılan bu makale, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) çerçevesinde, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk uyuşmazlıklarında yetkili hukukun belirlenmesinde temel bir bağlama kuralı olan “vatandaşlık esası” ilkesini, yargı kararları ışığında detaylı bir şekilde incelemek amacıyla hazırlanmıştır. Makalemiz, MÖHUK’un 4. maddesinin özel düzenlemelerinden başlayarak, vatandaşlık ilkesinin mahkeme uygulamalarındaki yansımaları, sınırları ve Yargıtay içtihatlarıyla şekillenen nüansları üzerine odaklanmaktadır.

MÖHUK m. 4 Vatandaşlık Esasına Göre Yetkili Hukuk

5718 sayılı Kanun’un 4. maddesi, kanunlar ihtilafı kurallarının yetkili hukuku “vatandaşlık esasına” göre belirlediği durumlarda ortaya çıkabilecek spesifik sorunlara çözüm getiren bir hükümdür. Bu madde, tek ve sorunsuz bir vatandaşlık bağının kurulamadığı hallerde mahkemeye yol gösterir. Özellikle üç temel durumu düzenler: vatansızlar ve mülteciler, birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olanlar ve birden fazla devlette belirli bir bölgesel hukuka tabi olanlar. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin bir kararında da belirtildiği gibi, bu madde “vatansızlar ve mülteciler gibi karmaşık statüler için bir yol haritası çizer” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2014/23587 E., 2015/18340 K., 13.10.2015). Maddenin temel işlevi, vatandaşlık bağının işlevsiz kaldığı veya birden fazla bağın çatıştığı durumlarda hukuki boşluk oluşmasını engellemek ve ikincil bağlama kuralları (yerleşim yeri, mutad mesken, Türk vatandaşlığının önceliği vb.) sunmaktır.

Vatandaşlık Esasına Göre Hukukun Belirlenmesi Nedir?

Vatandaşlık esasına göre hukukun belirlenmesi, Kıta Avrupası hukuk sistemlerinde yaygın olarak benimsenen ve bir kişinin kişisel statüsünü (ehliyet, isim, aile bağları, boşanma vb.) düzenleyen hukukun, o kişinin vatandaşı olduğu devletin hukuku (milli hukuk) olması gerektiğini kabul eden kanunlar ihtilafı ilkesidir. MÖHUK, bu ilkeyi temel prensip olarak benimsemiştir. Yargıtay kararlarında bu ilkenin en sık karşılaşıldığı alan boşanma davalarıdır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış içtihatlarında sürekli olarak vurgulandığı üzere, “Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek milli hukukuna tabidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta bulunmaları halinde müşterek mutat mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/10465 E., 2023/855 K., 07.03.2023). Bu hiyerarşik yapı, vatandaşlık bağının yetkili hukuku belirlemedeki öncelikli ve merkezi rolünü açıkça ortaya koymaktadır.

Yabancı Uyruklular Açısından Uygulanacak Hukukun Tespiti

Bir davada yabancılık unsuru tespit edildiğinde, Türk mahkemelerinin ilk görevi, uyuşmazlığa hangi devlet hukukunun uygulanacağını MÖHUK kurallarına göre belirlemektir. Bu süreç, hâkimin re’sen yürütmesi gereken bir görevdir. Yargıtay’ın bu konudaki tutumu son derece nettir: “Hakim, Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku, tarafların bu hususta bir isteği olup olmadığına bakmaksızın re’sen uygulamak zorundadır (5718 s. MÖHUK m. 2/1).” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2019/4761 E., 2019/10295 K., 16.10.2019). Bu kural uyarınca mahkeme, öncelikle tarafların dava tarihindeki vatandaşlıklarını tespit etmeli, müşterek bir milli hukuk varsa bu hukukun ilgili hükümlerini araştırmalı ve uyuşmazlığa tatbik etmelidir. Tarafların Türk hukukunun uygulanmasını talep etmeleri dahi, bu emredici kuralı ortadan kaldırmaz.

Çifte Vatandaşlık Durumunda Hangi Hukuk Uygulanır?

Çifte vatandaşlık, MÖHUK m. 4’ün özel olarak düzenlediği bir alandır. Madde 4/b hükmü bu konuda net bir çözüm sunar: Birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olan kişilerin aynı zamanda Türk vatandaşı olmaları halinde, diğer vatandaşlıkları göz ardı edilir ve uyuşmazlığa Türk hukuku uygulanır. Bu kural, Türk vatandaşlığının “etkin vatandaşlık” olarak kabul edildiği ve öncelik tanındığı anlamına gelir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, hem Türk hem de İsveç vatandaşı olan davacının sosyal güvenlik uyuşmazlığında Türk hukukunun uygulanması gerektiği şu şekilde hüküm altına alınmıştır: “Birden fazla devlet vatandaşlığına sahip olanlar hakkında, bunların aynı zamanda Türk vatandaşı olmaları hâlinde Türk hukuku uygulanır.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2014/23587 E., 2015/18340 K., 13.10.2015). Ancak bu genel kuralın, özel hükümlerle aşılabileceğine dair Yargıtay’da karşı oy görüşleri de mevcuttur. Örneğin, boşanma gibi MÖHUK m. 14 ile özel olarak düzenlenen bir alanda, taraflardan birinin Türk, diğerinin çifte vatandaş olduğu ve müşterek milli hukuklarının bulunduğu bir durumda, m. 14’teki özel hükmün m. 4’teki genel hükme göre öncelikli uygulanması gerektiği savunulabilmektedir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2014/6561 E., 2014/23750 K., 25.11.2014 tarihli karardaki karşı oy).

Vatansızlar ve Mülteciler İçin Yetkili Hukuk Nasıl Belirlenir?

Vatandaşlık bağı kurulamayan vatansızlar (heimatlos) ve vatandaşlık bağının hukuken işlevsiz kaldığı mülteciler için MÖHUK m. 4/a, kademeli bir bağlama kuralı sistemi öngörmüştür. Buna göre, bu kişilerin kişisel hallerine ilişkin uyuşmazlıklarda sırasıyla; a) Yerleşim yeri (domisil) hukuku, b) Yerleşim yeri yoksa mutad mesken (habitual residence) hukuku, c) O da yoksa dava tarihinde bulunduğu ülke hukuku uygulanır. Yargıtay, bu hükmü mahkemelerin re’sen dikkate alması gerektiğini belirtmektedir. Örneğin, Türkiye’de mülteci olarak bulunan tarafların boşanma davasında mahkemeye şu talimat verilmiştir: “…yetkili olan hukukun vatandaşlık esasına göre tayin edildiği hallerde, Kanunda aksi öngörülmemiş ise, mülteciler hakkında yetkili hukuku 5718 sayılı Yasanın 4. maddesinin (a) bendine göre tespit etmek…” (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/3764 E., 2022/5114 K., 30.05.2022). Bu hüküm, en zayıf bağ olan “fiili bulunma” haline dahi hukuki bir sonuç bağlayarak bu kişilerin hukuki korumadan mahrum kalmasını engellemeyi amaçlamaktadır.

Vatandaşlık Değişikliği ve Geçmişe Etkisi

Vatandaşlık statüsündeki değişiklikler, kural olarak ileriye dönük sonuç doğurur. Ancak, bir kişinin önceki vatandaşlık statüsündeyken kazandığı hakların korunması esastır. Bu durumun en tipik örneği, Türk vatandaşlığından izinle ayrılan kişilerin sosyal güvenlik haklarıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu kişilerin Türk vatandaşı iken yurt dışında çalıştıkları süreleri borçlanma hakkının “kazanılmış hak” niteliğinde olduğunu ve vatandaşlıktan ayrılmakla ortadan kalkmayacağını hükme bağlamıştır. Kararda bu ilke, “Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır.” şeklinde tanımlanmıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2010/10-229 E., 2010/231 K.). Bu içtihat, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 28. maddesindeki “…sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak…” hükmünün bir yansıması olup, vatandaşlık değişikliğinin geçmişte doğan ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olan hakları ortadan kaldıramayacağını göstermektedir.

Kişisel Hallerde Vatandaşlık Esasına Göre Yetkili Hukukun Rolü

Kişisel haller (statü), bir kişinin hukuk düzeni içindeki yerini, hak ve fiil ehliyetini, aile bağlarını ve kimliğini belirleyen kurallar bütünüdür. MÖHUK, bu alanlarda yetkili hukukun belirlenmesinde temel kriter olarak vatandaşlık esasını benimsemiştir. Boşanma (m. 14), evlilik malları (m. 15), evlat edinme (m. 17) gibi konuların tamamında ilk bağlama noktası olarak tarafların “milli hukukuna” atıf yapılır. Yargıtay, bu ilkenin katı bir şekilde uygulanmasını denetlemektedir. Örneğin, tarafların müşterek milli hukuku olan Alman hukuku yerine, tarafların talebiyle dahi olsa Türk hukukunun uygulanması, Yargıtay tarafından emredici kuralın ihlali sayılarak bozma sebebi yapılmıştır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2021/2438 E., 2021/4628 K., 07.06.2021). Bu durum, kişisel hallerin kamu düzeniyle yakından ilgili görülmesi ve tarafların iradesine bırakılamayacak kadar önemli kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Türk Vatandaşları İçin 4. Maddenin Uygulama Alanı

MÖHUK m. 4, doğası gereği daha çok yabancılar, vatansızlar veya çifte vatandaşlar gibi karmaşık statüler için uygulama alanı bulur. Sadece Türk vatandaşı olan bir kişinin taraf olduğu davada, yabancılık unsuru yoksa MÖHUK kuralları zaten uygulanmaz. Ancak maddenin en önemli yansıması, çifte vatandaşlık durumunda ortaya çıkar. MÖHUK m. 4/b uyarınca, bir Türk vatandaşı aynı zamanda başka bir devletin vatandaşı olsa dahi, Türk mahkemeleri nezdinde yalnızca Türk vatandaşı olarak kabul edilir ve hakkında Türk hukuku uygulanır. Bununla birlikte, Yargıtay’ın geliştirdiği çok önemli bir içtihat, doğumla Türk vatandaşı olup sonradan izinle vatandaşlıktan çıkan kişilerin durumudur. Yargıtay, bu kişilerin 5901 sayılı Kanun m. 28 uyarınca Türk vatandaşlarına tanınan haklardan yararlanmaya devam etmeleri nedeniyle, şahsi hallerine ilişkin davalarda “yabancı” sayılmayacaklarına hükmetmiştir. Bu nedenle, bu kişilerin taraf olduğu bir boşanma davası “yabancılık unsuru” taşımadığı için MÖHUK kuralları hiç uygulanmaz ve doğrudan Türk Medeni Kanunu’na göre çözümlenir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2015/13927 E., 2016/5499 K., 21.03.2016).

Uluslararası Uygulamalarda Vatandaşlık Esasının Karşılaştırılması

Türk hukukunun da dahil olduğu Kıta Avrupası hukuk geleneği, kişisel hallerde “vatandaşlık” (lex patriae) ilkesini benimserken, Anglo-Amerikan (Common Law) hukuk sistemi “yerleşim yeri” (domisil – lex domicilii) ilkesini esas almaktadır. Vatandaşlık ilkesi, kişinin vatandaşı olduğu devletle olan siyasi ve hukuki bağını esas alırken; domisil ilkesi, kişinin hayat merkezini kurduğu, yerleşme niyetinde olduğu yer ile olan fiili bağını ön plana çıkarır. Günümüzde küreselleşme ve artan göç hareketleri nedeniyle, her iki sistemin de katı uygulamaları eleştirilmekte ve “mutad mesken” (habitual residence) gibi daha esnek ve fiili duruma dayalı bağlama kuralları giderek daha fazla önem kazanmaktadır.

Vatandaşlık Bağına Dayalı Hukuk Seçiminin Sınırları

Vatandaşlık esasına göre yetkili hukukun belirlenmesi mutlak bir kural değildir ve Türk hukuku bu kuralın uygulanmasına iki temel sınır getirmiştir:

  1. Türk Kamu Düzeni (Ordre Public): MÖHUK m. 5 uyarınca, yetkili yabancı hukukun bir hükmünün uygulanması Türk kamu düzenine “açıkça” aykırı ise o hüküm uygulanmaz. Yargıtay, özellikle aile hukukunda kadın-erkek eşitliğine aykırı, tek taraflı iradeyle boşanmaya imkân tanıyan veya mehir gibi kurumlara ilişkin yabancı hukuk kurallarını kamu düzeni gerekçesiyle uygulamamaktadır. Kararlarda bu durum, “…tarafların müşterek milli hukukları Türk kamu düzenine aykırıdır. Bu durumda, Türk hukuku uygulanıp sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken…” şeklinde ifade edilmektedir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/3764 E., 2022/5114 K., 30.05.2022).
  2. Yabancı Hukukun İçeriğinin Tespit Edilememesi: MÖHUK m. 2/2 uyarınca, hâkimin tüm araştırmalara rağmen yetkili yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerini tespit edememesi halinde, son çare olarak Türk hukuku uygulanır. Ancak Yargıtay, mahkemelerin bu yola kolayca başvuramayacağını, Adalet Bakanlığı aracılığıyla veya doğrudan ilgili ülke temsilcilikleriyle yazışma gibi tüm yolları denemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Mahkeme Uygulamalarında 4. Maddenin Etkisi

MÖHUK m. 4’ün mahkeme uygulamalarındaki etkisi, özellikle çifte vatandaşlık ve mülteci statüsündeki kişilerin davalarında somutlaşmaktadır. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin, hem Türk hem İsveç vatandaşı olan davacının emekli aylığının kesilmesine ilişkin davasında, ilk derece mahkemesinin kararını bozarak MÖHUK m. 4/b’ye atıf yapması, bu maddenin nasıl doğrudan sonuca etki ettiğinin tipik bir örneğidir. Yargıtay, mahkemenin yapması gerekeni şu şekilde özetlemiştir: “Mahkemece yapılacak iş, 5718 sayılı … Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’ un 4/b maddesi gereğince davacıya Türk hukukunun uygulanması gerektiğinden… davanın reddine karar vermekten ibarettir.” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2014/23587 E., 2015/18340 K., 13.10.2015). Benzer şekilde, mülteci veya vatansız bir kişinin davasında mahkemeler, doğrudan milli hukuku araştırmak yerine, m. 4/a’da belirtilen yerleşim yeri, mutad mesken veya bulunma yeri sıralamasını takip etmekle yükümlüdür.

Yargıtay Kararlarında Vatandaşlık Esası ve Yetkili Hukuk

Yargıtay, kanunlar ihtilafı kurallarının doğru ve yeknesak bir şekilde uygulanmasında kilit bir rol oynamaktadır. İncelediğimiz kararlar, Yargıtay’ın bu alandaki denetiminin birkaç temel eksende yoğunlaştığını göstermektedir:

  • Re’sen Araştırma İlkesinin Gözetilmesi: Yargıtay, ilk derece mahkemelerinin yabancılık unsurunu gözden kaçırarak veya tarafların talebine dayanarak doğrudan Türk hukukunu uygulamasını istikrarlı bir şekilde bozmaktadır.
  • Bağlama Kurallarındaki Hiyerarşiye Uyulması: Özellikle boşanma davalarında, müşterek milli hukuk araştırılmadan doğrudan mutad mesken veya Türk hukukuna geçilmesini temel bir usul hatası olarak kabul etmektedir.
  • Kamu Düzeni Müdahalesinin Denetimi: Yargıtay, kamu düzeni kavramının keyfi ve geniş yorumlanmasını engelleyerek, yalnızca “açıkça” aykırılık hallerinde bu istisnaya başvurulması gerektiğini vurgulamaktadır.
  • Özel Kanun Hükümlerinin Önceliği: Yargıtay, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu gibi özel kanunların getirdiği istisnai statüleri (örneğin “Mavi Kart” sahipleri) dikkate alarak, MÖHUK’un uygulama alanını daraltan ve adaleti sağlayan önemli içtihatlar geliştirmiştir.

Karma Ailelerde Vatandaşlık Bağının Önemi

Eşlerin farklı vatandaşlıklara sahip olduğu karma ailelerde, “müşterek milli hukuk” bulunmadığından, vatandaşlık bağı tek başına yetkili hukuku belirleyemez. Bu durumda MÖHUK’un kademeli sistemi devreye girer. Kanun, bu boşluğu doldurmak için bir sonraki bağlama noktası olan “müşterek mutad mesken hukuku”nu öngörmüştür (MÖHUK m. 14). Yargıtay, bu kuralın uygulanmasında, tarafların dava tarihinden önceki ortak yaşam merkezlerini titizlikle araştırmaktadır. Örneğin, biri Alman diğeri Türk vatandaşı olan ve müşterek hayatlarını Almanya’da sürdüren eşlerin boşanma davasında, müşterek mutad mesken hukukunun Alman hukuku olduğu ve bu hukukun uygulanması gerektiği kabul edilmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2006/12746 E., 2007/4616 K., 21.03.2007). Bu durum, vatandaşlık bağının kurulamadığı hallerde, kişilerin hayatlarıyla en sıkı ve anlamlı ilişki içinde olan hukukun yetkili kılınması amacını taşımaktadır.

Uygulamada Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

İncelediğimiz kararlar, uygulamada şu sorunların sıkça yaşandığını göstermektedir:

  • Yabancılık Unsurunun Gözden Kaçırılması: Mahkemeler, özellikle tarafların Türkçe konuşması veya Türkiye’de uzun süredir yaşaması gibi nedenlerle yabancılık unsurunu göz ardı edip doğrudan Türk hukukunu uygulayabilmektedir. Yargıtay’ın bu konudaki istikrarlı bozma kararları, en etkili çözüm ve uyarı mekanizmasıdır.
  • Yabancı Hukukun İçeriğinin Tespitindeki Güçlükler: Özellikle iç savaş veya siyasi istikrarsızlık yaşanan ülkelerin (Suriye, Afganistan vb.) hukukuna ulaşmak pratikte zordur. Bu durumda çözüm, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden yardım istenmesi, bilirkişi incelemesi yaptırılması ve son çare olarak MÖHUK m. 2/2’nin uygulanmasıdır.
  • Statülerin Karıştırılması: Mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma ve geçici koruma gibi statülerin hukuki sonuçları farklıdır. Mahkemelerin, özellikle MÖHUK m. 4’ü uygularken veya usuli konularda (teminat gibi) karar verirken, Göç İdaresi Başkanlığı’ndan kişinin güncel ve doğru statüsünü sorgulayarak bu ayrımı net bir şekilde yapması gerekmektedir.

5718 Sayılı Kanun Kapsamında Vatandaşlık Temelli Hukuk Belirleme Rehberi

Yargı kararları ışığında, bir avukatın yabancılık unsuru taşıyan bir davada izlemesi gereken adımlar şu şekilde özetlenebilir:

  1. Yabancılık Unsurunu Teyit Edin: Davanın tarafları, konusu veya yeri itibarıyla Türkiye dışında bir hukuk düzeniyle bağlantısı olup olmadığını belirleyin.
  2. Tarafların Statüsünü Netleştirin: Dava tarihi itibarıyla tarafların vatandaşlık durumunu (tek vatandaş, çifte vatandaş, vatansız, mülteci vb.) nüfus kayıtları ve ilgili idari belgelerle kesin olarak tespit edin.
  3. MÖHUK Madde 4’ü Kontrol Edin: Taraflardan biri çifte vatandaş, vatansız veya mülteci ise, öncelikle MÖHUK m. 4’teki özel kuralların uygulanıp uygulanmayacağını değerlendirin. Unutmayın, çifte vatandaş aynı zamanda Türk ise, kural olarak Türk hukuku uygulanır.
  4. İlgili Kanunlar İhtilafı Kuralını Bulun: Uyuşmazlığın konusuna göre (boşanma için m. 14, ehliyet için m. 9 vb.) MÖHUK’taki ilgili maddeyi tespit edin.
  5. Hiyerarşiyi Takip Edin: İlgili maddenin öngördüğü bağlama kuralları hiyerarşisini (örneğin, önce müşterek milli hukuk, yoksa müşterek mutad mesken hukuku) sırasıyla uygulayın.
  6. Yetkili Yabancı Hukuku Araştırın: Yetkili hukukun yabancı bir hukuk olduğu sonucuna varırsanız, bu hukukun ilgili hükümlerinin içeriğini (gerekirse bilirkişi veya resmi kanallar aracılığıyla) dosyaya sunun.
  7. Kamu Düzeni Filtresini Uygulayın: Tespit edilen yabancı hukuk hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olup olmadığını değerlendirin. Aykırılık varsa, bu durumu gerekçeleriyle birlikte mahkemeye bildirin.

Sonuç

Sonuç olarak, 5718 sayılı MÖHUK ve bu kanunu yorumlayan Yargıtay içtihatları, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuk uyuşmazlıklarında yetkili hukukun belirlenmesinde “vatandaşlık esası” ilkesini merkeze alan, ancak bu ilkeyi kamu düzeni, kazanılmış haklar ve özel statülerle dengeleyen sofistike bir sistem kurmuştur. MÖHUK’un 4. maddesi, bu sistemin en karmaşık ve istisnai durumları için öngörülmüş bir emniyet sübabı niteliğindedir. Mahkemelerin kanunlar ihtilafı kurallarını re’sen uygulama yükümlülüğü ve Yargıtay’ın bu konudaki titiz denetimi, sistemin işlerliği açısından hayati öneme sahiptir. Hukuk uygulayıcıları için bu dinamik ve çok katmanlı yapıyı doğru anlamak ve uygulamak, adaletin tecellisi için vazgeçilmez bir gerekliliktir. Bu sebeplerle yabancılık unsuru taşıyan bu tarz uyuşmazlıklarda uzman bir avukattan hukuki destek alınması oldukça faydalı olmaktadır.

Yorum yapın