MÖHUK m.6 Türk Hukukunun Doğrudan Uygulanan Kuralları

Giriş

Avukat Fatih SEFER tarafından yazılan bu makale, yabancılık unsuru taşıyan hukuki uyuşmazlıklarda Türk hukukunun müdahale alanını ve sınırlarını belirleyen temel mekanizmalardan olan “doğrudan uygulanan kurallar” (müdahaleci normlar) ve “kamu düzeni istisnası” kurumlarını, sunulan Yargıtay, Hukuk Genel Kurulu, Bölge Adliye Mahkemesi ve ilk derece mahkemesi kararları ışığında kapsamlı olarak incelemek amacıyla hazırlanmıştır. Makalemiz, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 6. maddesinin lafzı ve ruhu çerçevesinde, bu kuralların tanımını, uygulanacak hukuktan farkını, taraf iradesine etkisini ve özellikle iş, ticaret ve sözleşme hukuku alanlarındaki yansımalarını ortaya koymaktadır. Yüksek Mahkeme içtihatları, bu alanda teorik tartışmaların ötesine geçerek, uygulamanın nasıl şekillendiğine dair somut ve yol gösterici prensipler sunmaktadır.

MÖHUK m.6 Türk Hukukunun Doğrudan Uygulanan Kuralları

5718 sayılı MÖHUK’un 6. maddesi, kanunlar ihtilafı hukukunun klasik bağlama metodunu istisnai olarak bertaraf eden ve “doğrudan uygulanan kurallar” veya “müdahaleci normlar” olarak adlandırılan özel nitelikli hukuk kurallarının uygulanmasını düzenler. Bu maddeye göre, bir uyuşmazlığa kanunlar ihtilafı kuralları gereği yabancı bir hukukun uygulanması gerekse dahi, düzenleme amacı ve uygulama alanı itibarıyla Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hallerde, o yabancı hukuk yerine bu kurallar tatbik edilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu maddeyi, “Yetkili yabancı hukukun uygulandığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren hâllerde o kural uygulanır” hükmüyle, Türk hukukunun müdahaleci normlarını düzenleyen bir mekanizma olarak yorumlamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2023/4 E., 2023/428 K., 10.05.2023). Bu düzenleme, devletin sosyal, ekonomik ve politik menfaatlerini koruma gayesiyle, tarafların iradesinden ve genel kanunlar ihtilafı sisteminden bağımsız olarak belirli Türk hukuku kurallarına uygulama önceliği tanımaktadır.

Türk Hukukunun Doğrudan Uygulanan Kuralları Nelerdir?

Yargı kararları, doğrudan uygulanan kuralların kapsamlı bir listesini sunmaktan ziyade, niteliklerini ve somut örneklerini ortaya koymaktadır. Bu kurallar, sadece tarafların menfaatini değil, bir kamu menfaatini koruma amacı taşıyan hükümlerdir. Yargıtay içtihatlarında sıklıkla zikredilen örnekler şunlardır:

  • İş Hukukunda: Kamu hukuku niteliğindeki iş sağlığı ve güvenliği hükümleri, asgari ücrete ilişkin düzenlemeler, yasal grev ve toplu iş sözleşmesi hükümleri, özel işçi gruplarını (çocuk, kadın işçiler vb.) koruyucu normlar ve sosyal güvenlik hakkına ilişkin temel düzenlemeler. Nitekim Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin bir karşı oy gerekçesinde, Anayasa’nın 60. maddesiyle güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkının “vazgeçilmez bir anayasal hak” ve “kamu düzeninden” olduğu, bu nedenle ilgili hükümlerin doğrudan uygulanması gerektiği savunulmuştur (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2022/12602 E., 2022/14360 K., 16.11.2022).
  • Ticaret ve Borçlar Hukukunda: Türk Borçlar Kanunu’nun genel işlem şartlarına ilişkin 20-25. maddeleri, zayıf tarafı koruma ve sözleşme adaletini sağlama amacı güttükleri için doğrudan uygulanan kural olarak kabul edilmektedir. İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, konşimentodaki yetki şartını bu maddeler uyarınca denetleyerek, bu kuralların “kamu düzenine ilişkin bulunmaları sebebiyle, yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda dahi, tarafların seçtiği yabancı hukuku bertaraf ederek her koşulda tatbik” edileceğine hükmetmiştir (İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2021/533 E., 2022/170 K., 17.02.2022).
  • Meslek Hukukunda: Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesi gibi belirli mesleklerin icrasına tekel hakkı tanıyan ve kamu hizmeti niteliği taşıyan düzenlemeler de bu kapsamdadır. Yargıtay, bu tür kuralları “avukatlar lehine tek taraflı emredici bir norm niteliğinde” kabul ederek, aykırı sözleşmelerin kesin hükümsüz olduğuna karar vermiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/5672 E., 2022/1660 K., 01.03.2022).

Doğrudan Uygulanan Kural ile Uygulanacak Hukuk Arasındaki Fark

Doğrudan uygulanan kural ile (uyuşmazlığın esasına tatbik edilecek) uygulanacak hukuk (lex causae) arasındaki temel fark, tespit edilme yöntemlerinde ve işlevlerinde yatmaktadır.

  • Uygulanacak Hukuk (Lex Causae): Yabancılık unsuru taşıyan bir uyuşmazlıkta, hakimin MÖHUK’ta yer alan bağlama kurallarını (örneğin sözleşmeler için m. 24 vd., haksız fiiller için m. 34) işleterek tespit ettiği ve uyuşmazlığın esasına bütüncül olarak uygulayacağı hukuktur. Bu, kanunlar ihtilafı mekanizmasının doğal bir sonucudur.
  • Doğrudan Uygulanan Kural: Kanunlar ihtilafı mekanizmasını ve bağlama kurallarını bypass eden bir istisnadır. Bu kurallar, uygulanacak hukukun hangi ülke hukuku olduğuna bakılmaksızın, kendi özel amaçları doğrultusunda ve kendi uygulama alanlarına giren her durumda doğrudan ve öncelikli olarak tatbik edilirler. Yargıtay’ın tanımıyla bu kurallar, “hukuk seçimi yapılsın yapılmasın, uygulama alanına giren her ilgili olay ve hukuki ilişkide mutlaka uygulanması gereken kurallardır” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2024/4586 E., 2024/7485 K., 30.04.2024). Dolayısıyla, uygulanacak hukuk uyuşmazlığın genel çözüm çerçevesini çizerken, doğrudan uygulanan kural spesifik bir konuda devreye girerek o konudaki yabancı hukuk düzenlemesini saf dışı bırakır.

Uluslararası Özel Hukukta Emredici Kuralların Rolü

Uluslararası özel hukukta emredici kurallar, temel olarak taraf iradesini sınırlama ve devletin üstün menfaatlerini koruma rolü üstlenirler. Bu rol iki farklı düzeyde ortaya çıkar:

  1. Genel Emredici Kurallar: Bunlar, bir hukuk düzeninin temelini oluşturan ve taraflarca aksi kararlaştırılamayan kurallardır. MÖHUK m. 27/1’de yer alan “işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümleri uyarınca sahip olacağı asgarî koruma” ilkesi, bu tür emredici kuralların zayıf tarafı koruma fonksiyonuna tipik bir örnektir. Bu kurallar, seçilen yabancı hukukun içeriğini sınırlar.
  2. Doğrudan Uygulanan Kurallar (Müdahaleci Normlar): Bunlar, emredici kuralların daha özel ve güçlü bir türüdür. Sadece tarafların iradesini değil, aynı zamanda kanunlar ihtilafı kurallarının işaret ettiği yabancı hukukun uygulanmasını da engellerler. Rolleri, devletin sosyal (sosyal güvenlik, işçi sağlığı), ekonomik (rekabet, sermaye piyasası) ve politik (ambargolar, kültürel mirasın korunması) menfaatlerini, uluslararası uyuşmazlıklarda dahi güvence altına almaktır.

Hangi Türk Hukuku Kuralları Her Koşulda Uygulanır?

Bir Türk hukuku kuralının “her koşulda” yani yabancılık unsuruna ve seçilen hukuka bakılmaksızın uygulanması, o kuralın MÖHUK m. 6 anlamında “doğrudan uygulanan kural” niteliğinde olmasına bağlıdır. Yargı kararlarına göre, her emredici kural bu nitelikte değildir. Bir kuralın bu kapsama girebilmesi için, özel hukuk ilişkisinin taraflarını aşan bir kamu menfaatini koruması gerekir. Ancak bu uygulama dahi mutlak değildir; kuralın coğrafi ve durumsal uygulama alanıyla sınırlıdır. Yargıtay’ın istikrarlı içtihadına göre, “Örneğin tamamen yurt dışında ifa edilen bir iş ilişkisinde, dinî ve millî bayram günleri Türk hukukuna göre belirlenemez.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2024/5 E., 2024/653 K., 11.12.2024). Dolayısıyla, bir Türk hukuku kuralının her koşulda uygulanması, hem kuralın devletin temel menfaatlerini koruma amacı gütmesine hem de uyuşmazlığın o kuralın uygulama sahasına girmesine bağlıdır.

Doğrudan Uygulanan Kuralların Yabancı Unsurlu Uyuşmazlıklara Etkisi

Doğrudan uygulanan kurallar, yabancı unsurlu uyuşmazlıklarda “forum devleti hukukunun müdahalesi” olarak etki gösterir. Bu etki, kanunlar ihtilafı kurallarının normal işleyişini kesintiye uğratır. Hakim, uyuşmazlığa uygulanacak yabancı hukuku tespit etse bile, eğer uyuşmazlık bir Türk doğrudan uygulanan kuralının uygulama alanına giriyorsa, o spesifik konuda yabancı hukuku bir kenara bırakıp Türk hukuk kuralını tatbik etmek zorundadır. Bu durum, yabancı hukukun uygulanma alanını daraltır ve Türk hukukunun belirli konulardaki politikalarını uluslararası uyuşmazlıklarda dahi geçerli kılar. Bu etki, yabancı hukukun tamamen reddedilmesi anlamına gelmez; yalnızca ilgili kuralın düzenlediği alanda bir istisna yaratır.

Aile Hukuku, İş Hukuku ve Tüketici Hukukunda Emredici Hükümler

  • İş Hukuku: Yargı kararlarının en çok yoğunlaştığı alandır. Kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai gibi haklar iç hukukta emredici olmakla birlikte, Yargıtay bu konulardaki farklı yabancı hukuk düzenlemelerinin sırf farklı olmaları nedeniyle kamu düzenine aykırı sayılmayacağını belirtmektedir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2025/2041 E., 2025/2868 K., 19.03.2025). Ancak iş güvenliği, asgari ücret ve sosyal güvenlik gibi devletin sosyal politika hedefleriyle doğrudan ilgili hükümler, “doğrudan uygulanan kural” olarak kabul edilme eğilimindedir.
  • Aile Hukuku: Bu alandaki emredici hükümler genellikle “kamu düzeni” süzgecinden geçirilir. Örneğin, evliliğin temel şartları, nesep, evlat edinme gibi konular Türk hukukunun temel değerleriyle yakından ilgilidir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, evlat edinmede aranan 5 yıllık birlikte yaşama şartının yabancı kararda karşılanmamasının tek başına kamu düzenine “açıkça” aykırılık teşkil etmeyeceğine hükmedilmiştir. Bu, kamu düzeni müdahalesinin ne kadar dar yorumlandığını gösterir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2022/4373 E., 2022/5899 K., 15.06.2022).
  • Tüketici Hukuku: İncelenen kararlarda bu alana spesifik bir atıf bulunmamakla birlikte, genel ilkelerden hareketle, tüketicinin korunmasına yönelik temel hükümlerin (örneğin, ayıplı mala karşı haklar, cayma hakkı, haksız şartlar) zayıf tarafı koruma amacı nedeniyle MÖHUK m. 6 kapsamında değerlendirilme potansiyeli yüksektir.

Sözleşmelerde Taraf İradesinin Sınırları ve Türk Hukukunun Müdahalesi

Sözleşme serbestisi ve taraf iradesi, MÖHUK’un temel ilkesidir. Ancak bu serbesti mutlak değildir. Yargı kararlarına göre sınırlar şunlardır:

  1. Kanunun Emredici Hükümleri: Taraflar, sözleşme içeriğini belirlerken kanunun emredici hükümlerine aykırı hareket edemezler. Bu, hem iç hukuk sözleşmeleri hem de uluslararası sözleşmeler için geçerli temel bir kuraldır (İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2021/533 E., 2023/132 K., 16.02.2023).
  2. Doğrudan Uygulanan Kurallar (MÖHUK m. 6): Taraflar, seçtikleri hukukla Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarını bertaraf edemezler. Bu kurallar, irade serbestisinin en kesin sınırını oluşturur.
  3. Kamu Düzeni (MÖHUK m. 5): Tarafların seçtiği hukukun uygulanmasının sonucu, Türk kamu düzenine açıkça aykırı olamaz.
  4. Özel Koruma Normları: MÖHUK m. 27’de olduğu gibi, kanun koyucu zayıf tarafı korumak için özel sınırlar getirebilir. İş sözleşmesinde seçilen hukuk, işçinin mutad işyeri hukukunun emredici hükümlerinin sağladığı asgari korumanın altına düşemez.

Uluslararası Sözleşmeler Karşısında Türk Hukukunun Önceliği

Türk hukukunun uluslararası sözleşmeler karşısında mutlak bir önceliği yoktur. Aksine, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanları ile kanunlar arasında bir çelişki olması halinde sözleşme hükümleri esas alınır. MÖHUK’un 1/2. maddesi de “Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri saklıdır” diyerek bu önceliği teyit eder. Yargıtay, bir nafaka uyuşmazlığında, MÖHUK’un ilgili maddesi yerine Türkiye’nin taraf olduğu Lahey Sözleşmesi’nin uygulanması gerektiğine hükmederek bu hiyerarşiyi somutlaştırmıştır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2016/1960 E., 2016/9078 K., 06.06.2016). Dolayısıyla, Türk hukukunun önceliği ancak MÖHUK m. 5 ve 6’daki istisnai hallerde veya uluslararası bir sözleşmenin bulunmadığı durumlarda söz konusu olabilir.

Yargıtay Kararlarında Doğrudan Uygulanan Kurallara Yaklaşım

Yargıtay’ın yaklaşımı, son yıllarda istikrar kazanmış olup şu temel esaslara dayanmaktadır:

  • Kavramsal Ayrım: Yargıtay, MÖHUK m. 6’daki doğrudan uygulanan kurallar ile m. 5’teki kamu düzeni istisnasını titizlikle ayırmaktadır.
  • Dar Yorum: Her iki müdahale mekanizması da istisnai nitelikte kabul edilmekte ve dar yorumlanmaktadır. Her emredici kuralın doğrudan uygulanan kural olmadığı, her emredici kural ihlalinin de kamu düzenine aykırılık teşkil etmediği sürekli vurgulanmaktadır.
  • Amaca Odaklanma: Bir kuralın doğrudan uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken, kuralın lafzından çok amacı (devletin sosyal, ekonomik, politik menfaatlerini koruma) dikkate alınmaktadır.
  • Usuli Öncelik: Hakimin öncelikle kanunlar ihtilafı kurallarını işleterek yetkili yabancı hukuku tespit etmesi, ancak bu tespitten sonra müdahale mekanizmalarını değerlendirmesi gerektiği belirtilmektedir. Doğrudan Türk hukukuna göre karar verilmesi, genellikle bozma sebebi sayılmaktadır (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2023/16374 E., 2024/870 K., 23.01.2024).

Hakimin Türk Hukukunu Uygulama Yükümlülüğü Ne Zaman Ortaya Çıkar?

Yargı kararlarına göre, hakimin yabancılık unsuru taşıyan bir davada Türk hukukunu uygulama yükümlülüğü şu hallerde doğar:

  1. MÖHUK’taki bağlama kuralları uyuşmazlığa Türk hukukunun uygulanmasını emrediyorsa.
  2. Uyuşmazlık, MÖHUK m. 6 kapsamında bir Türk doğrudan uygulanan kuralının uygulama alanına giriyorsa.
  3. Yetkili yabancı hukukun ilgili hükmünün uygulanmasının sonucu, MÖHUK m. 5 uyarınca Türk kamu düzenine “açıkça aykırı” ise ve “gerekli görülen hallerde” Türk hukuku uygulanacaksa.
  4. MÖHUK m. 2/2 uyarınca, yetkili yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde.

Yabancı Hukukun Uygulanmasını Engelleyen Türk Hukuku Kuralları

Yabancı hukukun uygulanmasını engelleyen Türk hukuku kuralları iki ana kategoride toplanır:

  1. Doğrudan Uygulanan Kurallar (MÖHUK m. 6): Bu kurallar, kendi uygulama alanlarına giren konularda yabancı hukukun ilgili hükmünün yerine geçerek onun uygulanmasını pozitif olarak engeller.
  2. Kamu Düzeni İstisnası (MÖHUK m. 5): Bu bir kural değil, bir ilkedir. Yabancı hukukun bir hükmünün uygulanmasının doğuracağı sonucun, Türk hukukunun temel değerlerine, adalet anlayışına ve Anayasal prensiplerine açıkça aykırı olması halinde, o hükmün uygulanmasını negatif olarak engeller.

Ticaret ve Kamu Düzeni Açısından Doğrudan Uygulanan Kurallar

Ticari hayatta, sözleşme serbestisi ve öngörülebilirlik esastır. Ancak devlet, piyasanın düzenli işlemesi, zayıf tarafın korunması ve haksız rekabetin önlenmesi gibi amaçlarla müdahalede bulunabilir. Bu müdahaleler, doğrudan uygulanan kurallar aracılığıyla gerçekleşir. Örneğin, rekabet hukuku kuralları, sermaye piyasası düzenlemeleri, ithalat-ihracat rejimleri ve kararda da belirtildiği gibi genel işlem şartlarına ilişkin TBK hükümleri, ticari hayatta taraf iradesini sınırlayan ve kamu düzenini sağlayan doğrudan uygulanan kurallardır. Bu kurallar, uluslararası ticari sözleşmelerde dahi tarafların seçtiği hukuk ne olursa olsun uygulanarak, Türk ekonomik düzeninin temel ilkelerini korur.

Doğrudan Uygulanan Kurallar ile Kamu Düzeni İstisnası Arasındaki Farklar

Yargıtay içtihatlarında bu fark net bir şekilde ortaya konulmuştur:

  • İşlev: Doğrudan uygulanan kurallar, belirli bir konuda Türk hukukunun uygulanmasını emreden (pozitif) bir işleve sahiptir. Kamu düzeni istisnası ise, yabancı hukukun bir hükmünün uygulanmasını engelleyen (negatif) bir savunma mekanizmasıdır.
  • Uygulama Zamanı: Doğrudan uygulanan kurallar, uyuşmazlığın kendi alanına girdiği anlaşıldığında, yabancı hukukun içeriği ve sonucu beklenmeksizin derhal uygulanır. Kamu düzeni istisnası ise, yetkili yabancı hukukun somut olaya uygulanmasının sonucunun değerlendirilmesi aşamasında, yani en son devreye girer.
  • Kapsam: Doğrudan uygulanan kurallar, belirli ve özel amaçlı normlardır (örneğin, asgari ücret). Kamu düzeni istisnası ise, hukuk sisteminin temelini oluşturan genel ve soyut ilkelerle (adalet, ahlak, temel haklar) ilgilidir. Yargıtay’ın ifadesiyle, “Kanunlar ihtilâfı hukukundaki kamu düzeni anlayışı, iç hukukun kamu düzeni anlayışından farklı ve daha dar kapsamlıdır.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2023/16375 E., 2024/871 K., 23.01.2024).

5718 Sayılı Kanun’un 6. Maddesi Işığında Güncel Hukuki Değerlendirme

Güncel Yargıtay içtihatları, MÖHUK m. 6’yı, globalleşen ekonomik ilişkilerde devletin meşru menfaatlerini korumak için dengeli bir araç olarak görmektedir. Yaklaşım, ne yabancı hukuku ve taraf iradesini tamamen yok sayan katı bir devletçilik ne de her türlü yabancı hukuk kuralını sorgusuzca kabul eden sınırsız bir liberalizmdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun son dönem kararları, özellikle yabancı ülkelerde ifa edilen iş sözleşmelerinde, tarafların geçerli hukuk seçimine azami saygı gösterilmesi gerektiğini, “daha sıkı ilişkili hukuk” gibi istisnai yollara kolayca başvurulmaması gerektiğini ve MÖHUK m. 6’nın ancak kuralın amacı ve coğrafi kapsamı uyuşmazlıkla örtüştüğünde devreye gireceğini teyit etmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2023/309 E., 2023/522 K., 24.05.2023). Bu modern ve dengeli yaklaşım, uluslararası özel hukukun öngörülebilirlik ve adalet hedeflerine hizmet etmekte, aynı zamanda Türk hukukunun temel sosyal ve ekonomik politikalarını korumaktadır.

Sonuç

İncelediğimiz yargı kararları bütünü, 5718 sayılı MÖHUK’un 6. maddesinde düzenlenen “doğrudan uygulanan kurallar” müessesesinin, Türk milletlerarası özel hukuk uygulamasında olgunlaşmış ve sınırları belirginleşmiş bir kavram olduğunu göstermektedir. Yüksek Mahkeme, bu kuralları, yabancı hukukun uygulanmasına getirilen istisnai bir müdahale aracı olarak görmekte ve kamu düzeni istisnasından dikkatle ayırmaktadır. Taraf iradesine saygı ilkesi kural olmakla birlikte, bu iradenin devletin temel sosyal, ekonomik ve politik menfaatlerini koruyan bu özel nitelikli normlar karşısında geri çekileceği açıktır. Hakimin görevi, kanunlar ihtilafı kurallarını titizlikle uygulayarak yetkili hukuku tespit etmek, ancak bu süreçte MÖHUK m. 6 ve m. 5’in dar ve amaca uygun yorumlanması gereken istisnai filtrelerini de re’sen gözetmektir. Bu dengeli yaklaşım, hem uluslararası ilişkilerde hukuki güvenliği sağlamakta hem de Türk hukuk düzeninin temel değerlerini korumaktadır. Yabancılık unsuru içeren durumlarda bu konularda uzman bir avukattan hukuki destek alınması oldukça faydalıdır.

Yorum yapın