Sözleşmelerde Hile (Aldatma) ve Hukuki Sonuçları

1. Aldatma Nedir? Sözleşmelerde Aldatmanın Hukuki Sonuçları

Yargı kararlarında aldatma (hile), istikrarlı bir şekilde şu şekilde tanımlanmaktadır: “genel olarak, bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak yahut devamını sağlamak.” (Bkz. Yargıtay HGK, 2017/1-1216 E., 2021/60 K.; İstanbul BAM 44. HD, 2021/793 E., 2021/806 K.). Aldatmanın hukuki sonucu, TBK m. 36’da açıkça belirtildiği üzere, aldatılan tarafın sözleşmeyle bağlı olmamasıdır. Bu, aldatılan tarafa sözleşmeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırma ve verdiklerini geri isteme hakkı tanır.

2. TBK m.36: Aldatma Halinde Sözleşmenin Geçerliliği

TBK m. 36/1 hükmü, konunun temelini oluşturur: “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.” Bu hüküm, aldatmanın varlığı halinde, aldatılan tarafın yanılmasının (hatasının) esaslı olup olmamasının bir önem taşımadığını vurgular. Aldatmanın kendisi, iradeyi sakatlamak için yeterlidir. Üçüncü bir kişinin aldatması durumunda ise, sözleşmenin karşı tarafının bu aldatmayı bilmesi veya bilebilecek durumda olması şartı aranır (TBK m. 36/2).

3. Aldatma Sebebiyle Sözleşmenin İptali Mümkün mü?

Evet, aldatma sebebiyle sözleşmenin iptali mümkündür. Ancak bu, mahkemenin re’sen dikkate alacağı bir mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) hali değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun da belirttiği gibi, “Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli değildir. İrade bozukluğuyla yapılan sözleşmeler, iradesi hata, hile veya ikrahla sakatlanan kimseyi bağlamayacağı öngörülerek, bu kişiye belli bir süre içerisinde kullanabileceği iptal hakkı tanımıştır.” (YHGK, 2017/1815 E., 2021/769 K.). Bu iptal hakkı, tek taraflı bir irade beyanıyla, dava yoluyla veya bir davada def’i olarak ileri sürülebilir.

4. İrade Bozukluğu Kavramı ve Sözleşmelere Etkisi

İrade bozukluğu, bir hukuki işlemin kurulması sırasında taraflardan birinin iradesinin oluşum veya beyan aşamasında sakatlanmasıdır. TBK, irade bozukluğu hallerini “Yanılma” (m. 30-35), “Aldatma” (m. 36-38) ve “Korkutma” (m. 37-38) olarak üç başlık altında düzenlemiştir. Aldatma, bu hallerden biridir ve iradenin sağlıklı bir şekilde oluşmasını engelleyerek sözleşmenin geçerliliğini etkiler.

5. TBK m.39: İrade Bozukluğunun Giderilmesi Nasıl Gerçekleşir?

İrade bozukluğunun giderilmesi veya sözleşmenin akıbetinin belirlenmesi TBK m. 39’da düzenlenmiştir. Bu madde, aldatma davalarında kritik bir öneme sahiptir: “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” Bu bir yıllık süre, hak düşürücü nitelikte olup, mahkeme tarafından re’sen dikkate alınır.

  • Karar Özeti: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi (2021/234 E., 2022/1402 K.), davacının hisse devrinden yaklaşık 3,5 yıl sonra açtığı davayı, aldatma iddiası ispatlanamadığı gibi TBK m. 39’daki bir yıllık hak düşürücü sürenin de aşıldığı gerekçesiyle reddetmiştir.
  • Karar Özeti: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi (2024/348 E., 2025/228 K.), hisse devir sözleşmesinin iptali talebiyle açılan davada, davacının dolandırıcılık iddiasıyla savcılığa başvurduğu tarihte aldatmayı öğrendiğini kabul etmiş ve bu tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı için davayı usulden reddetmiştir.

6. Aldatma ve İrade Bozukluğu Arasındaki Farklar Nelerdir?

Aldatma, irade bozukluğunun özel bir türüdür. Temel fark, aldatmada karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kasıtlı yanıltma eyleminin bulunmasıdır. Yanılmada (hata) ise, tarafın iradesi dış etken olmaksızın, kendiliğinden sakatlanmıştır. Yargı kararlarında bu ayrım, “Hatada yanılma, hilede ise kasıtlı olarak yanıltma söz konusudur” şeklinde özetlenmektedir (YHGK, 2021/335 E., 2023/21 K.).

7. Aldatıldığını Düşünen Kişi Hangi Hukuki Yolları İzleyebilir?

Aldatıldığını düşünen taraf, TBK m. 39’daki bir yıllık süreye dikkat ederek aşağıdaki yolları izleyebilir:

  • Karşı tarafa yönelteceği tek taraflı bir irade beyanı (örneğin ihtarname) ile sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmek.
  • Sözleşmenin iptali ve/veya menfi tespit (borçlu olmadığının tespiti) davası açmak.
  • Verdiği şeylerin iadesi için istirdat davası açmak.
  • Aldatma aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiğinden, sözleşmeyi onasa dahi uğradığı zararlar için tazminat davası açmak (TBK m. 39/2).
  • Eylemin suç teşkil etmesi halinde (örneğin dolandırıcılık) Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmak.

8. Aldatma Nedeniyle Açılabilecek Davalar ve Süreler

  • Sözleşmenin İptali Davası: Aldatmanın öğrenilmesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabidir (TBK m. 39).
  • Tazminat Davası: Aldatma haksız fiil teşkil ettiğinden, zararın ve failin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl ve her halde fiilin işlenmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabidir (TBK m. 72).

9. Yargıtay Kararlarında Aldatma ve İrade Bozukluğu Değerlendirmeleri

Yargı kararları, aldatma iddialarını somut olayın özelliklerine göre titizlikle değerlendirmektedir.

  • İspat ve Delil Serbestisi: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, irade bozukluğu iddialarının senede bağlanmasının mümkün olmaması nedeniyle, bu iddiaların tanık dahil her türlü delille ispatlanabileceğini istikrarlı bir şekilde kabul etmektedir. (YHGK, 2021/482 E., 2023/992 K.; Yargıtay 3. HD, 2022/8070 E., 2023/981 K.).
  • Tacirin Basiret Yükümlülüğü: Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi (2022/61 E., 2023/184 K.), otobüs hattı devriyle ilgili aldatma iddiasını, davacının bir tacir olarak gerekli araştırmayı yapmadığı ve basiretli davranmadığı gerekçesiyle reddetmiştir. Bu, mahkemelerin tacirler arasındaki işlemlerde aldatma iddialarına daha temkinli yaklaştığını göstermektedir.
  • Zayıf Tarafın Korunması: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (2017/1815 E., 2021/769 K.), okuma yazma bilmeyen davacının, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine verilmesi gereken değerli daire yerine daha değersiz bir dairenin tapuda devredilmesini hile olarak kabul etmiştir. Kararda, davacının durumu, daireler arasındaki değer farkı ve tanık beyanları dikkate alınarak iradenin sakatlandığı sonucuna varılmıştır.
  • Dürüstlük Kuralı ve Zamanaşımı Def’i: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (2015/880 E., 2015/13885 K.), davacıyı dava açmaması için oyalayan davalının zamanaşımı def’inde bulunmasının dürüstlük kuralına (TMK m. 2) aykırı olabileceğine ve bu durumun her somut olayda ayrıca değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

10. Sözleşme Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler: Aldatmaya Karşı Hukuki Koruma

  • Sözleşme konusu hakkında detaylı araştırma yapılmalıdır.
  • Karşı tarafın beyanları ve vaatleri, mümkünse yazılı olarak sözleşmeye dahil edilmelidir.
  • Özellikle karmaşık ve yüksek değerli sözleşmelerde mutlaka hukuki danışmanlık alınmalıdır.
  • Sözleşme metni ve ekleri dikkatlice okunmalı ve anlaşılmayan hususlar açıklığa kavuşturulmalıdır.

11. Avukatlar İçin Öneriler

Avukatlar, aldatma temelli uyuşmazlıklarda şu hususlara özellikle dikkat etmelidir:

  • Süreler: TBK m. 39’daki bir yıllık hak düşürücü süre hayati öneme sahiptir. Müvekkilin aldatmayı ne zaman öğrendiği net bir şekilde tespit edilmeli ve dava süresi içinde açılmalıdır.
  • Delil Toplama: Aldatma iddiası her türlü delille ispatlanabileceğinden, tanık beyanları, e-posta yazışmaları, mesajlar, bilirkişi raporları ve varsa ceza dosyası gibi tüm deliller titizlikle toplanmalıdır.
  • Hukuki Nitelendirme: Olayın hukuki nitelendirmesi doğru yapılmalıdır. Aldatma iddiası yanında, şartları varsa esaslı yanılma, aşırı yararlanma (gabin) veya haksız fiil gibi diğer hukuki sebeplere de dayanılabilir.
  • Müvekkilin Statüsü: Müvekkilin tacir olup olmaması, iddianın değerlendirilmesinde önemli bir faktördür. Tacir müvekkillerin basiret yükümlülüğü göz ardı edilmemelidir.

12. Avukat Yardımı ve Hukuki Desteğin Önemi

Türk Borçlar Kanunu ve yargı içtihatları, sözleşme serbestisi ilkesini, iradenin sağlıklı ve özgür bir şekilde oluşması şartına bağlamıştır. Aldatma, bu şartı ihlal eden kasıtlı bir eylem olarak, aldatılan tarafa sözleşmeyi iptal etme hakkı tanımaktadır. Yargı kararları, bir yandan iradesi sakatlanan tarafı korurken, diğer yandan sözleşmelerin güvenliğini ve istikrarını sağlamaya çalışmaktadır.

Uygulamada, aldatma davalarının başarısı iki temel unsura bağlıdır: TBK m. 39’daki bir yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmaması ve aldatma fiili ile sözleşme arasındaki nedensellik bağının somut delillerle ispatlanması. Yargıtay’ın aldatma iddiasının her türlü delille ispatlanabileceğine yönelik istikrarlı tutumu, hak arayanlar için önemli bir güvence teşkil etmektedir. Bu tür davalarda usul kuralları, özellikle hak düşürücü süreler ve ispat yükümlülüğü gibi teknik konuların bulunması nedeniyle sözleşmeler hukukunda uzman bir avukatın hukuki desteği elzemdir.

Yorum yapın