1. Türk Borçlar Kanunu 1. Maddesi ve Kapsamı
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 1. maddesi, sözleşme hukukunun temelini oluşturur. Madde metni şöyledir: “Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.” Bu hüküm, bir hukuki işlemin sözleşme olarak nitelendirilebilmesi için gerekli olan asgari ve kurucu unsurları tanımlar. Yargı kararlarında bu madde, sözleşme serbestisi ilkesinin bir yansıması olarak kabul edilmekte ve tarafların kanunla belirlenen sınırlar içinde özgürce borç ilişkisi kurabilmesinin teminatı olarak görülmektedir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu temel ilke, “6098 sayılı … Borçlar Kanunu’nun (TBK) 1. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 1.) maddesinde sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirlerine uygun olarak açıklamalarıyla kurulacağı hüküm altına alınmıştır” şeklinde net bir biçimde ifade edilmiştir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi – 2022/15680 E. – 2022/15722 K. – 30.11.2022)
2. Sözleşme Nasıl Kurulur? – İrade Açıklamasının Rolü
Sözleşme, hukuki literatürde ve yargı kararlarında “icap” (öneri) ve “kabul” olarak adlandırılan iki irade açıklamasının birleşmesiyle kurulur. Zaman itibarıyla önce yapılan, sözleşmenin esaslı unsurlarını içeren ve karşı tarafa yöneltilen irade açıklaması icap; bu icaba verilen olumlu yanıt ise kabul niteliğindedir. Tarafların sözleşmenin objektif ve subjektif tüm esaslı noktaları üzerinde uyuşmasıyla sözleşme meydana gelir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin bir kararında bu süreç şöyle özetlenmiştir: “İcap ve kabul ile yani önerinin diğer tarafça kabul edilmesi ile birbirine uygun karşılıklı irade açıklaması gerçekleştiğinden sözleşme ilişkisi kurulmuş olur.”(Yargıtay 3. Hukuk Dairesi – 2017/2254 E. – 2017/5031 K. – 11.04.2017)
3. Açık ve Örtülü İrade Açıklaması Ne Demektir?
TBK Madde 1/2, irade açıklamasının açık veya örtülü olabileceğini belirtir.
- Açık (Sarih) İrade Açıklaması: Sözleşme kurma niyetinin kullanılan söz, yazı veya işaretlerden hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlaşılmasıdır.
- Örtülü (Zımni) İrade Açıklaması: Doğrudan bir beyan olmamakla birlikte, kişinin davranışlarından veya içinde bulunduğu durumun özelliklerinden sözleşme kurma iradesinin kesin olarak anlaşılmasıdır.
Yargıtay kararlarından, örtülü irade beyanına örnekler şöyledir:
Bir alışveriş merkezinin otoparkını ücretsiz kullanıma açması, araç sahiplerine yönelik bir vedia (saklama) sözleşmesi kurma icabı olarak kabul edilmiş; aracın otoparka park edilmesi ise bu icabın örtülü kabulü sayılmıştır. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – 2014/12307 E. – 2014/13073 K. – 15.10.2014)
Benzer şekilde, bir mal alımına ilişkin yapılan teklife cevaben, satıcının banka hesap numarasını göndermesi, Yargıtay tarafından icabın örtülü kabulü olarak değerlendirilmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi – 2019/2716 E. – 2021/1050 K. – 10.02.2021)
4. Sözleşmelerde Karşılıklı ve Uyumlu İrade Şartı
Sözleşmenin kurucu unsuru olan irade açıklamalarının “karşılıklı” ve “birbirine uygun” olması zorunludur. Karşılıklılık, en az iki tarafın beyanda bulunmasını ifade ederken; uygunluk, bu beyanların içerik olarak birbiriyle örtüşmesi anlamına gelir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin bir kararında bu şartın önemi şöyle vurgulanmıştır: “sözleşmeye katılan tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları mevcut değilse, bir sözleşmeden söz etmenin mümkün olamayacağı… irade uyuşmazlığından söz edilir ve bu durumda sözleşme, kurucu unsurlarında yoksun olduğu için meydana gelmemiş sayılır.” (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi – 2021/1011 E. – 2021/1302 K. – 21.10.2021)
5. İrade Açıklamasının Geçerliliği – Hukuki Değerlendirme
Bir irade açıklamasının hukuken geçerli kabul edilebilmesi için, beyanda bulunan kişinin fiil ehliyetine sahip olması, beyanın kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine veya kişilik haklarına aykırı olmaması ve en önemlisi, iradenin sağlıklı bir şekilde oluşması gerekir. İradeyi sakatlayan haller olarak bilinen hata, hile ve ikrah durumlarında, irade sağlıklı bir şekilde oluşmadığından, yapılan sözleşme iradesi sakatlanan taraf açısından bağlayıcı olmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, özellikle hile (aldatma) konusuna büyük önem atfetmektedir. Bir kararında hileyi şu şekilde tanımlamıştır: “Aldatma (hile); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı korumak yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.” Kurul, okuma yazma bilmeyen bir arsa sahibinin, yüklenicinin güven telkin eden davranışları sonucu, sözleşmede kararlaştırılandan farklı ve daha değersiz bir dairenin tapusunu devralmasını hile olarak nitelendirmiş ve tapu iptaline karar vermiştir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2017/1815 E. – 2021/769 K. – 15.06.2021)
6. Uygulamada Sözleşme Kurulurken Yapılan Hatalar ve Sonuçları
Uygulamada en sık karşılaşılan hatalar; irade bozukluğu halleri, temsil yetkisi olmadan işlem yapılması, sözleşmenin esaslı unsurlarında belirsizlik bulunması ve kanuni şekil şartlarına uyulmamasıdır. Bu hataların sonucu, sözleşmenin hiç kurulmamış sayılması (yokluk), kesin hükümsüzlüğü (butlan) veya iptal edilebilir olması şeklinde ortaya çıkabilir.
Örneğin, bir kira sözleşmesi görüşmesinde, kiraya veren adına hareket eden emlak şirketinin sözleşme imzalama yetkisi olmamasına rağmen kiracı adayından kapora alması durumunda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu taraflar arasında geçerli bir kira sözleşmesinin kurulmadığına hükmetmiştir. Ancak bu durumda dahi, sözleşme öncesi görüşmelerdeki kusurlu davranış (culpa in contrahendo) nedeniyle güven sorumluluğunun doğabileceğine dikkat çekmiştir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu – 2019/435 E. – 2022/352 K. – 22.03.2022)
7. Yargıtay Kararları Işığında TBK’nın 1. Maddesinin Yorumlanması
Yargıtay, TBK Madde 1’i dar ve lafzi bir yorumla ele almamaktadır. Aksine, bu maddeyi TBK Madde 19 (Sözleşmelerin Yorumu), TMK Madde 2 (Dürüstlük Kuralı) ve irade bozukluğunu düzenleyen hükümlerle bir bütün olarak yorumlamaktadır. Mahkemeler, tarafların kullandıkları ifadelere değil, bu ifadelerin arkasındaki gerçek ve ortak amaçlarına odaklanmaktadır.
Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bir kararında bu yaklaşım, Yargıtay içtihatlarına atıfla şöyle ifade edilmiştir: “bir akdin tayininde iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır.” (Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi – 2024/1346 E. – 2025/572 K. – 21.05.2025 ;Yargıtay HGK kararına atıfla)
8. Avukatın Rolü – Sözleşme Hazırlığında Dikkat Edilecek Hususlar
Avukatın sözleşme hazırlık sürecindeki rolü, müvekkilinin iradesinin hukuki anlamda geçerli, net ve korunabilir bir şekilde sözleşmeye yansıtılmasını sağlamaktır. Avukat, tarafların gerçek amaçlarını anlamalı, sözleşmenin esaslı ve yan noktalarını belirlemeli, olası riskleri öngörerek koruyucu hükümler eklemeli ve sözleşmenin kanunun emredici hükümlerine veya şekil şartlarına uygunluğunu temin etmelidir. Bu rol, gelecekteki olası uyuşmazlıkları önleyici bir nitelik taşır.
9. Sonuç ve Değerlendirme – Sözleşmenin Kurulmasında Hukuki Güvence
Sözleşmenin kurulması, taraflar arasında hak ve borçlar doğuran kritik bir hukuki işlemdir. Hukuki güvencenin sağlanması, tarafların iradelerinin özgür, sağlıklı ve bilinçli bir şekilde oluşmasına ve bu iradelerin sözleşme metnine doğru bir şekilde yansıtılmasına bağlıdır. Yargı kararları, şekilcilikten ziyade iradenin özünü, dürüstlük kuralını ve hakkaniyeti ön planda tutan bir yaklaşım sergilemektedir. Bu nedenle, sözleşme ilişkisine giren tarafların, hak kaybı yaşamamak adına iradelerini açık ve net bir şekilde ortaya koymaları ve karmaşık hukuki işlemlerde profesyonel hukuki destek almaları büyük önem arz etmektedir.