Tehlike Sorumluluğu

1. Tehlike Sorumluluğu Nedir? Genel Tanım ve Amacı

Tehlike sorumluluğu, bir kimsenin kusuru olmasa dahi, tehlikeli bir faaliyet veya işletme yürütmesi nedeniyle meydana gelen zararlardan sorumlu tutulmasıdır. Yargı kararlarında bu sorumluluk, “kusursuz sorumluluğun en ağır hali” olarak nitelendirilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun belirttiği gibi, sanayileşme ile birlikte doğan tehlikeler, bir kimsenin kusurlu olmasa dahi verdiği zararı tazmin etme zorunluluğunu doğurmuştur. Bu sorumluluğun temel amacı, tehlikeli faaliyetlerin yarattığı riskleri bu faaliyetlerden menfaat sağlayanların üzerine yükleyerek, zarar görenleri etkin bir şekilde korumaktır. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bir kararında bu durum şöyle ifade edilmiştir: “yapılan işin veya işletilen kuruluşun tehlike yaratması ve bu tehlikenin kişilere zarar vermesinin sorumluluk için yeterli olduğu” belirtilmiştir.

2. TBK m.71 Kapsamında Tehlike Sorumluluğunun Hukuki Dayanağı

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 71. maddesi, tehlike sorumluluğunun temel hukuki dayanağını oluşturmaktadır. Madde, “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.” hükmünü amirdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/899 E., 2016/434 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 818 sayılı eski Borçlar Kanunu’nda yer almayan bu genel düzenleme ile tehlike sorumluluğuna ilişkin özel kanunlardaki (Karayolları Trafik Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu vb.) dağınık hükümler için genel bir çerçeve kural getirilmiştir.

3. Kusurdan Bağımsız Sorumluluk: Tehlike Sorumluluğu ile Kusur Sorumluluğu Arasındaki Fark

Tehlike sorumluluğunu geleneksel sorumluluk türlerinden ayıran en temel özellik, kusurdan bağımsız olmasıdır. Kusur sorumluluğunda, bir zararın tazmini için zarar verenin kusurlu (kasıtlı veya ihmalkâr) bir fiilinin varlığı şarttır. Tehlike sorumluluğunda ise, işletme sahibinin veya işletenin kusurlu olup olmaması, tüm özeni gösterip göstermemesi sorumluluğun doğması açısından bir önem taşımaz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/6701 E., 2017/17400 K. sayılı kararında bu fark net bir şekilde ortaya konulmuştur: “Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi… meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir.” Sorumluluğun doğması için tehlikeli faaliyet ile zarar arasında uygun bir illiyet bağının kurulması yeterlidir.

4. Tehlikeli İşletme ve Faaliyetlerin Sorumluluğu

TBK m. 71, “önemli ölçüde tehlike arz eden işletme” kavramını kullanır. Bir faaliyetin bu kapsama girip girmediği, Yargıtay kararlarında somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir. Yüksek Mahkeme ve alt derece mahkemesi kararlarında;

  • Elektrik enerjisinin üretimi, iletimi ve dağıtımı (Yüksek gerilim hatları, trafolar vb.),
  • Yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı kimyasal madde üretimi, depolanması ve taşınması,
  • Çevre kirliliğine yol açan çimento fabrikası gibi sanayi tesisleri,
  • İş sağlığı ve güvenliği açısından yüksek risk barındıran işyeri faaliyetleri (inşaat, madencilik),
  • Baz istasyonları,
  • Motorlu araç işletilmesi,
  • Tapu sicilinin devlet tarafından tutulması (TMK m. 1007) gibi faaliyetler tehlike sorumluluğu kapsamında değerlendirilmiştir. Örneğin, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2024/718 E., 2024/982 K. sayılı kararında, elektrik enerjisi dağıtım faaliyetinin “varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığı” belirtilerek, bu faaliyeti yürüten şirketin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu vurgulanmıştır.

5. Zararın Kapsamı ve Tazminatın Belirlenmesi

Tehlike sorumluluğuna dayalı davalarda hem maddi hem de manevi zararların tazmini talep edilebilir. Maddi zarar, tedavi giderleri, çalışma gücü kaybından doğan zararlar, destekten yoksun kalma ve malvarlığında meydana gelen eksilmeleri kapsar. Manevi tazminat ise, zarar görenin yaşadığı acı, elem, ızdırap ve ruhsal sarsıntının bir karşılığı olarak belirlenir. Tazminatın belirlenmesinde, zararın boyutu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları ve paranın alım gücü gibi faktörler dikkate alınır. Özellikle meyveli ağaç gibi nitelikli malların zarar görmesi halinde, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2022/8083 E., 2023/788 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, ağacın kaim (yerine konma) değerinin tespiti gibi özel hesaplama yöntemleri kullanılır.

6. Denkleştirme İlkesi Nedir? Uygulama Alanı ve Önemi

Denkleştirme ilkesi, tazminat hukukunun temel prensiplerinden olup, zarar görenin zarar verici eylem sonucunda elde ettiği menfaatlerin tazminattan indirilmesini ifade eder. Bu ilkenin amacı, tazminatın bir zenginleşme aracına dönüşmesini engellemektir. TBK m. 71/4’te tehlike sorumluluğuna özgü bir denkleştirme hükmü yer almaktadır: “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.” Bu hüküm, kamu yararı nedeniyle izin verilen tehlikeli faaliyetlerde dahi, zarar görenlerin mağduriyetlerinin adil bir bedelle giderilmesi gerektiğini teminat altına alır.

7. Zarar Görenin Kusuru ve Üçüncü Kişinin Etkisi: Sorumluluğu Azaltan veya Kaldıran Haller

Tehlike sorumluluğu mutlak bir sorumluluk değildir. Sorumluluğun azalmasına veya tamamen ortadan kalkmasına neden olan ve illiyet bağını kesen haller mevcuttur. Yargıtay kararlarında istikrarlı bir şekilde vurgulanan bu haller şunlardır:

  1. Mücbir Sebep: Sorumlunun faaliyet ve işletmesi dışında gelişen, öngörülemez ve karşı konulamaz nitelikteki olaylardır.
  2. Zarar Görenin Ağır Kusuru: Zararın meydana gelmesinde veya artmasında bizzat zarar görenin ağır kusurunun bulunmasıdır.
  3. Üçüncü Kişinin Ağır Kusuru: Zararın, sorumlu işletme dışındaki üçüncü bir kişinin ağır kusurlu eyleminden kaynaklanmasıdır.

Örneğin, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2012/4197 E., 2012/5290 K. sayılı kararında, işçileri taşıyan uçağın pilotaj hatası nedeniyle düşmesi olayında, pilotaj hatasının üçüncü kişinin ağır kusuru olarak illiyet bağını kestiği ve işverenin tehlike sorumluluğunun doğmadığına hükmedilmiştir. Ancak, zarar görenin veya üçüncü kişinin hafif kusuru, illiyet bağını kesmeyip yalnızca TBK m. 52 uyarınca tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilir.

8. Yargıtay Kararları Işığında Tehlike Sorumluluğu Örnekleri

  • Elektrik Dağıtım Faaliyeti: Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2015/17980 E., 2017/3703 K. sayılı kararında, elektrik tellerinden kaynaklanan yangın nedeniyle oluşan zarardan, elektrik dağıtım şirketinin tehlike sorumluluğu gereği sorumlu olduğuna hükmedilmiştir.
  • Tapu Sicilinin Tutulması: Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2012/10124 E., 2012/13482 K. sayılı kararında, tapu sicilinin hatalı tutulmasından doğan zararlardan Devletin sorumluluğunun (TMK m. 1007) bir tehlike sorumluluğu örneği olduğu kabul edilmiştir.
  • İş Kazaları: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2024/8780 E., 2024/8522 K. sayılı kararında, iş kazasından kaynaklanan tazminat davasında, işverenin tehlike sorumluluğu çerçevesinde değerlendirme yapılmış ve kusur oranları tazminatın belirlenmesinde dikkate alınmıştır.
  • Çevre Kirliliği: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/252 E., 2022/1019 K. sayılı kararında, bir çimento fabrikasının faaliyetleri sırasında çevreye yaydığı zararlı maddeler nedeniyle komşu işletmenin uğradığı zararlardan tehlike sorumluluğu gereği sorumlu tutulmuştur.

9. Tehlike Sorumluluğuna Dayalı Tazminat Davaları: Süreç Nasıl İşler?

Tehlike sorumluluğuna dayalı tazminat davaları, genel hukuk mahkemelerinde (Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemesi) görülür ve genel yargılama usullerine tabidir. Süreç, davacının zararın varlığını, miktarını ve zarar ile davalının tehlikeli faaliyeti arasındaki illiyet bağını ortaya koyan bir dava dilekçesi sunmasıyla başlar. Yargılama sırasında genellikle keşif yapılır ve olayın niteliğine göre (elektrik, ziraat, inşaat, iş güvenliği vb.) uzman bilirkişilerden rapor alınır. Mahkeme, toplanan delilleri ve bilirkişi raporlarını değerlendirerek sorumluluğun ve tazminat miktarının tespiti yönünde bir karar verir.

10. İspat Yükü Kimde? Hangi Deliller Kullanılabilir?

Tehlike sorumluluğu davalarında ispat yükünün dağılımı özellik arz eder. Davacı (zarar gören), zararın varlığını, zarar miktarını ve zararla tehlikeli faaliyet arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Davalı (işletme sahibi/işleten) ise, sorumluluktan kurtulmak veya sorumluluğunu azaltmak için zararın mücbir sebepten, zarar görenin ağır kusurundan ya da üçüncü bir kişinin ağır kusurundan kaynaklandığını, yani illiyet bağının kesildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2023/73 E., 2023/1411 K. sayılı kararında bu durum, “Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.” şeklinde ifade edilmiştir. Delil olarak bilirkişi raporları, tanık beyanları, keşif tutanakları, fotoğraf ve video kayıtları, resmi belgeler ve her türlü yasal delil kullanılabilir.

11. Zamanaşımı ve Dava Açma Süresi: Hak Kaybına Uğramamak İçin Nelere Dikkat Edilmeli?

Tehlike sorumluluğuna dayalı tazminat talepleri için genel zamanaşımı süresi TBK m. 72’de düzenlenmiştir. Buna göre, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, dikkat edilmesi gereken önemli istisnalar bulunmaktadır:

  • Ceza Zamanaşımı: Eğer zarar doğuran fiil aynı zamanda ceza kanunları uyarınca daha uzun bir zamanaşımı süresi öngören bir suç teşkil ediyorsa, tazminat davasında da bu uzun ceza zamanaşımı süresi uygulanır (TBK m. 72/1, son cümle). Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2023/5779 E., 2024/3608 K. sayılı kararında bu husus vurgulanmıştır.
  • Özel Kanunlar: Tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluk (TMK m. 1007) gibi bazı durumlarda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden, TBK m. 146’daki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır. Bu durum Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2016/13049 E., 2018/7497 K. sayılı kararında belirtilmiştir. Hak kaybı yaşamamak için bu sürelere titizlikle riayet edilmelidir.

12. Uygulamada Karşılaşılan Sık Sorular ve Yanıtlar

  • Soru: İşletmem tüm yasal izinlere sahip ve tüm güvenlik önlemlerini aldım. Yine de bir zarar meydana gelirse sorumlu olur muyum?
    • Cevap: Evet. Tehlike sorumluluğu kusurdan bağımsızdır. Faaliyetiniz “önemli ölçüde tehlike arz eden” nitelikteyse, tüm önlemleri almış olsanız dahi meydana gelen zarardan sorumlu tutulursunuz. Ancak illiyet bağını kesen bir sebep (mücbir sebep, zarar görenin/üçüncü kişinin ağır kusuru) ispatlarsanız sorumluluktan kurtulabilirsiniz.
  • Soru: Zarar görenin de olayda kusuru varsa ne olur?
    • Cevap: Zarar görenin kusuru “ağır” nitelikteyse ve zararın tek sebebi bu ise sorumluluk tamamen kalkabilir. Eğer kusuru “hafif” nitelikteyse veya zararın oluşumuna katkıda bulunmuşsa, bu durum müterafik kusur olarak değerlendirilir ve mahkemece tazminat miktarından hakkaniyete uygun bir indirim yapılır.
  • Soru: Elektrik telinin kopması sonucu çıkan yangında, tellerin eski olması kusur sayılır mı?
    • Cevap: Tehlike sorumluluğunda kusur aranmaz. Ancak, tellerin eski olması veya bakımının yapılmaması, işletenin özen yükümlülüğünü ihlal ettiğini gösterir ve illiyet bağının varlığını güçlendirir. Davalı, bu durumda sorumluluktan kurtulmak için daha güçlü kanıtlar sunmak zorunda kalacaktır.

13. Avukat Desteğiyle Hakkınızı Etkili Şekilde Koruma Yolları

Tehlike sorumluluğuna dayalı tazminat davaları, illiyet bağının tespiti, kusur oranlarının belirlenmesi, bilirkişi raporlarının teknik analizi ve zamanaşımı sürelerinin takibi gibi karmaşık hukuki ve teknik detaylar içerir. Bu nedenle, gerek zarar görenlerin haklarını tam olarak alabilmesi gerekse sorumlu tutulan işletmelerin haksız taleplere karşı kendilerini savunabilmesi için uzman bir avukattan hukuki destek alınması, hakların etkin bir şekilde korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Avukat, dava sürecini profesyonelce yöneterek delillerin doğru toplanmasını, hukuki argümanların güçlü bir şekilde sunulmasını ve hak kayıplarının önlenmesini sağlar.

Sonuç

Tehlike sorumluluğu, modern toplumun getirdiği risklere karşı bireyi koruyan, adalet ve hakkaniyet temelinde şekillenmiş dinamik bir hukuk alanıdır. TBK m. 71 ile yasal çerçevesi çizilen bu sorumluluk türü, Yargıtay içtihatlarıyla zenginleşerek geniş bir uygulama alanı bulmuştur. Sorumluluğun temelinde kusur değil, tehlikeli faaliyetin kendisi yatmaktadır. Ancak bu sorumluluk sınırsız olmayıp, illiyet bağını kesen hallerin varlığı ile sınırlandırılmıştır. İncelenen yargı kararları, tehlike sorumluluğuna ilişkin davalarda mahkemelerin illiyet bağı, kusur oranları, bilirkişi raporlarının niteliği ve zamanaşımı süreleri gibi unsurları titizlikle değerlendirdiğini göstermektedir. Bu nedenle, bu tür uyuşmazlıklarda hakların tam ve doğru bir şekilde korunabilmesi için hukuki sürecin özenle yürütülmesi esastır.

Yorum yapın