Giriş
Avukat Fatih SEFER tarafından yapılan bu incelemede, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 50. maddesinde düzenlenen “Yemin Verilmeyen Tanıklar” konusunu, Yargıtay kararları ışığında detaylı bir şekilde incelemektedir. CMK Madde 50, tanık beyanının güvenilirliği ve doğruluğunu temin etmeyi amaçlayan yemin kuralına üç temel istisna getirmektedir: dinlenme sırasında on beş yaşını doldurmamış olanlar, yeminin nitelik ve önemini kavrayamayacak derecede ayırt etme gücüne sahip olmayanlar ve soruşturma veya kovuşturma konusu suçla bağlantılı şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar. Yazımız, bu istisnaların Yargıtay içtihatlarında nasıl yorumlandığını, uygulamada karşılaşılan yaygın hataları, bu hataların hukuki sonuçlarını ve özellikle örgütlü suçlar gibi spesifik alanlardaki yansımalarını ele almaktadır.
Yemin Verilmeyen Tanıklar CMK m. 50 Madde Metni
Madde 50 – (1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:
a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.
b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.
c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.
Tanıklık ve Yemin Kavramları
Tanık, maddi olay hakkında beş duyu organıyla bilgi sahibi olan ve bu konu hakkında bilgi veren kimsedir. Tanığın beyanının güvenilirliğini artırmak ve gerçeği söyleme yükümlülüğünü pekiştirmek amacıyla yemin kurumuna başvurulur. Yemin, tanığın vicdanına hitap eden ve yalan beyanda bulunmasının hukuki (yalan tanıklık suçu) ve manevi sonuçlarını hatırlatan bir tedbirdir. Yeminin amacı, tanığa inandıkları değerler ve hedefler üzerine yemin verdirilerek doğru beyanlar verdiğinden emin olmaktır.
CMK m. 54 uyarınca tanıklar kural olarak beyanlarından önce yemin ederler. Yemin metni CMK m. 55’te “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim” şeklinde belirlenmiştir. Yemin sırasında herkesin ayağa kalkması gibi usuli kurallar, yeminin ciddiyetini vurgulamayı hedefler. Ancak kanun koyucu, bazı tanıkların durumlarını dikkate alarak onları bu yükümlülükten istisna tutmuştur.
CMK Madde 50/1-a: Dinlenme Sırasında On Beş Yaşını Doldurmamış Olanlar
CMK’nın 50. maddesinin (a) bendi, dinlendiği sırada on beş yaşını doldurmamış olan tanıkların yeminsiz dinlenmesini emredici bir kural olarak düzenlemiştir. Kanunu gerekçesinde ifade edildiği üzere tanığa yemin verilip verilmeyeceği olay tarihine göre değil, beyanda bulunduğu sıradaki yaşı veya ayırt etme gücü dikkate alınarak belirlenecektir. Kanun koyucu, bu yaş grubundaki kişilerin yeminin hukuki anlamını ve sonuçlarını tam olarak kavrayamayacağı varsayımından hareket etmiştir. Yargıtay kararları, bu kuralın ihlalinin farklı sonuçlar doğurabildiğini göstermektedir.
Bazı kararlarda bu kuralın ihlali, tek başına bir bozma nedeni olarak kabul edilmiştir. Örneğin, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 08.04.2019 tarihli, 2019/1123 E. ve 2019/6335 K. sayılı kararında, olayın tek görgü tanığı olan ve on beş yaşından küçük olan tanığın yeminli dinlenmesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine hükmün bozulmasına yol açmıştır. Kararda bu durum, “…ifadesinin alındığı 09/03/2012 tarihinde onbeş yaşından küçük olması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 50/1-a maddesi gereğince yeminsiz dinlenmesi gerekirken yemin verdirilerek dinlenmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nin 45 ve devamı maddelerine aykırı davranılması,” olarak belirtilmiştir. Benzer şekilde, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 18.01.2010 tarihli, 2009/2022 E. ve 2010/67 K. sayılı kararı da 15 yaşını doldurmamış tanığa yemin ettirilmesini doğrudan bozma nedeni saymıştır.
Buna karşılık, bazı Yargıtay daireleri bu usul hatasını sonuca etkili görmemiştir. Yargıtay 17. Ceza Dairesi’nin 14.06.2016 tarihli, 2015/15033 E. ve 2016/8866 K. sayılı kararında, 15 yaşından küçük tanığa yemin ettirilmesinin “şahitliğin sıhhatine halel getirmediği, delilin yasal olma niteliğini ortadan kaldırmadığı” belirtilerek bu durum bozma nedeni yapılmamıştır. Benzer bir yaklaşımla Yargıtay 1. Ceza Dairesi (2009/7641 E., 2011/7355 K.) ve Yargıtay 4. Ceza Dairesi (2019/3060 E., 2021/26465 K.) kararlarında, bu usul hatasının “telafisi mümkün bulunmadığından” bozma nedeni olarak kabul edilmediği görülmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.10.2010 tarihli, 2010/150 E. ve 2010/192 K. sayılı kararında da 9 yaşındaki tanığın yeminli dinlenmesi “sonuca etkili görülmediğinden” bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu farklı yaklaşımlar, hatanın niteliğinden çok, dosyadaki diğer delillerin varlığı ve usulsüz dinlenen tanık beyanının hükümdeki ağırlığına göre bir değerlendirme yapıldığını göstermektedir.
CMK Madde 50/1-b: Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmayanlar
CMK m. 50/1-b, “ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar”ın yeminsiz dinleneceğini hükme bağlamıştır.
Bu kategori, yaştan bağımsız olarak tanığın fiili zihinsel durumuna odaklanır. Ayırt etme gücünden yoksunluk, akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya yeminin anlamını idrak etmeyi engelleyen başka bir nedenden kaynaklanabilir. Bu durumdaki kişilerin tanıklığına ehil olup olmadığı değil, yeminin manevi ve hukuki baskısını hissedip hissedemeyeceği değerlendirilir. Modern hukuk, tanığın ifadesi ile yargıcı bağlamadığından, tanıklık açısından ehliyetlilik koşulu aranmamaktadır. Bu tür durumlar tanık beyanının değerini düşürmemekte, ancak beyanın sıhhati açısından değerlendirilebilmektedir.
Bu hükmün uygulanması, dinlemeyi yapan hakim veya Cumhuriyet savcısının yapacağı bir değerlendirmeye bağlıdır. Eğer tanığın yeminin niteliğini ve önemini kavrayamayacağı kanaatine varılırsa, bu durum tutanağa geçirilerek tanık yeminsiz dinlenir.
CMK Madde 50/1-c: Suça İştirak Eden veya Bağlantılı Suçlardan Şüpheli, Sanık veya Hükümlü Olanlar
Bu bent, soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten, suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanların yeminsiz dinlenmesini zorunlu kılar. Bu kuralın amacı, kendisi de suç şüphesi altında olan bir kişinin, yemin baskısı altında kendisini veya başkalarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanmasını önlemektir. İncelenen kararlar, bu bendin uygulamada en çok sorun yaşanan alan olduğunu ortaya koymaktadır.
a) Genel Uygulama ve Hatalı Yorumlama Sorunu
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin çok sayıda kararında, ilk derece mahkemelerinin bu bent kapsamına girmeyen tanıkları hatalı bir şekilde yeminsiz dinlediği ve bu durumun istikrarlı bir bozma nedeni olduğu görülmektedir. Örneğin, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 28.11.2024 tarihli, 2022/10974 E. ve 2024/15853 K. sayılı kararında, “Tanığın, 5271 sayılı Kanun’un 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine yanlış anlam yüklenerek yemin verilmeyen tanıklardan olmamasına rağmen yeminsiz olarak dinlenmesi,” kanuna aykırı bulunarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bu hata, onlarca kararda neredeyse aynı ifadelerle tekrarlanmıştır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 29.05.2025 tarihli, 2023/19512 E. ve 2025/16174 K. sayılı kararı, 18.12.2024 tarihli, 2022/10071 E. ve 2024/19059 K. sayılı kararı ve 24.09.2024 tarihli, 2022/4609 E. ve 2024/10538 K. sayılı kararı gibi birçok karar, suçun sübutu açısından “belirleyici delil niteliğinde” olan tanıkların hatalı olarak yeminsiz dinlenmesinin hükmün bozulması için yeterli olduğunu vurgulamaktadır.
Tersine bir uygulama olarak, bu bent uyarınca yeminsiz dinlenmesi gereken tanıkların yeminli dinlenmesi de bir bozma nedenidir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 23.03.2011 tarihli, 2010/7087 E. ve 2011/1786 K. sayılı kararında, haklarında aynı suçtan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen tanıkların yeminli dinlenmesi CMK 50/1-c’ye aykırı bulunarak hüküm bozulmuştur. Benzer şekilde, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’nin Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 22.11.2023 tarihli, 2023/2130 E. ve 2023/7119 K. sayılı kararında atıf yapılan kararında, yeminsiz dinlenmesi gereken tanıkların yeminli dinlenmesi bir bozma nedeni olarak kabul edilmiştir.
b) Örgütlü Suçlarda Uygulama ve “İştirak” Kavramının Yorumu
Örgütlü suçlarda CMK 50/1-c’nin uygulanması özel bir önem taşımaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu konuda önemli içtihatlar geliştirmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 18.06.2020 tarihli, 2019/330 E. ve 2020/296 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, örgüt üyeliği suçu çok failli ve müstakil bir suçtur. Bu nedenle, bir kişinin aynı örgüte üye olma suçundan başka bir dosyada sanık olması, onu diğer bir sanığın örgüt üyeliği suçuna “iştirak eden” konumuna sokmaz. Kurul bu durumu şöyle açıklamıştır:
“…diğer sanığa atılı örgüt üyeliği suçuna müşterek fail sıfatıyla iştiraki de mümkün olmadığından, bu kişilerin eylemlerine ilişkin tanıklık yaptığı noktada tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkı da söz konusu olmayacaktır.”
Bu yoruma göre, aynı örgüte üye olmaktan yargılanan kişiler, birbirlerinin davalarında tanık olarak dinlenebilirler ve bu durumda yeminden çekinme hakları yoktur. Ancak bu kişiler, yine de kovuşturma konusu suçla bağlantılı “şüpheli, sanık veya hükümlü” statüsünde oldukları için yeminsiz dinlenmelidirler. Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.03.2025 tarihli, 2024/470 E. ve 2025/147 K. sayılı kararında da teyit edilmiştir. Bu kararlar, özellikle etkin pişmanlıktan yararlanan sanıkların beyanlarının diğer sanıklar aleyhine delil olarak kullanılabilmesinin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
c) CMK Madde 50/1-c Kapsamındaki Tanığın Hak ve Yükümlülükleri
CMK 50/1-c kapsamındaki tanıkların statüsü, normal tanıklardan farklıdır. Bu kişiler, sanık hakkındaki olaylara ilişkin tanıklık yapmaktan çekinemezler. Ancak, kendilerini veya yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaktan kaçınma hakkına (CMK Madde 48) sahiptirler. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 18.11.2024 tarihli, 2022/9784 E. ve 2024/14757 K. sayılı kararında bu ayrım net bir şekilde ortaya konulmuştur:
“CMK’nın 50/1-c maddesi gereğince tanık …’ın tanıklıktan çekinme hakkı bulunmadığı, yeminsiz olarak dinlenilmesi gerektiği gibi CMK’nın 48/1. maddesi gereğince kendisini suçlayıcı ifade vermekten çekinme hakkının olduğu, sanıkla ilgili çekinme hakkı olmamasına rağmen bu hak kullandırılarak CMK’nın 50/1-c ve 48/1. maddelerine muhalefet edilmesi…”
Bu karar, mahkemelerin bu iki hakkı birbirine karıştırmaması gerektiğini ve suça iştirak şüphesi altındaki tanığa, sanıkla ilgili tanıklıktan çekinme hakkı tanınmasının hukuka aykırı olduğunu göstermektedir.
Usul Hatasının Hükme Etkisi: Bozma Nedeni Sayılan ve Sayılmayan Haller
CMK Madde 50’nin ihlali, mutlak bir bozma nedeni değildir. Yargıtay, bu usul hatasının hükmün esasına etki edip etmediğini somut olayın koşullarına göre değerlendirmektedir.
- Bozma Nedeni Sayılan Haller: Eğer hatalı dinlenen tanığın beyanı, mahkumiyet veya beraat için “belirleyici delil” niteliğindeyse ve dosyada bu beyanı destekleyen başka güçlü deliller yoksa, usul hatası genellikle bozma nedeni sayılmaktadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin birçok kararında geçen “mahkumiyete esas alınabilecek, suçun sübutu… bakımından belirleyici delil niteliğinde olan tanıkların… yeminsiz olarak dinlenilmeleri” ifadesi bu durumu teyit etmektedir (Örn: 2022/26383 E., 2023/9579 K.).
- Bozma Nedeni Sayılmayan Haller: Buna karşılık, dosyada aynı yönde başka tanık beyanları veya maddi deliller varsa, usul hatası “sonuca etkili görülmeyerek” bozma nedeni yapılmayabilir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 15.10.2020 tarihli, 2020/1684 E. ve 2020/5027 K. sayılı kararında, yeminli dinlenmesi gereken tanığın yeminsiz dinlenmesi hatası, “dosya kapsamında benzer yönde tanık beyanlarının bulunması sebebiyle sonuca etkili görülmemiştir.” Benzer şekilde, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 21.05.2012 tarihli, 2012/1121 E. ve 2012/4098 K. sayılı kararında, yeminsiz dinlenmesi gereken tanığın yeminli dinlenmesi, “dosya içeriği ve tespit olunan diğer tanık ifadeleri karşısında sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.”
Tespitlerimizin Özeti
- CMK Madde 50/1-c’nin Hatalı Yorumlanması: Yargıtay kararların büyük çoğunluğu, maddenin (c) bendinin ilk derece mahkemeleri tarafından sıklıkla yanlış yorumlandığını göstermektedir. Mahkemeler, bu bent kapsamına girmeyen tanıkları “CMK’nın 50/1-c maddesine yanlış anlam yükleyerek” yeminsiz dinlemekte, bu durum Yargıtay tarafından istikrarlı bir şekilde bozma nedeni olarak kabul edilmektedir.
- Yaş Küçüklüğü Kuralının (CMK Madde 50/1-a) Uygulanması: On beş yaşını doldurmamış tanıkların yeminsiz dinlenmesi kuralının ihlali de kararlara yansımıştır. Ancak bu usul hatasının sonuca etkisi Yargıtay daireleri arasında farklılık gösterebilmektedir. Bazı kararlarda bu durum doğrudan bozma nedeni sayılırken, bazılarında “sonuca etkili görülmediği” veya “telafisi mümkün bulunmadığı” gerekçesiyle bozma nedeni yapılmamıştır.
- Örgütlü Suçlarda “İştirak” Kavramının Özel Yorumu: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, örgüt üyeliği suçunun niteliği gereği, aynı örgüte üye olmaktan yargılanan kişilerin birbirlerinin davalarında tanıklık yaparken CMK 50/1-c anlamında “suça iştirak eden” sayılmayacağına hükmetmiştir. Bu yoruma göre, bu durumdaki tanıkların yeminden ve tanıklıktan çekinme hakkı bulunmamakta, ancak yeminsiz dinlenmeleri gerekmektedir.
- Usul Hatasının Hükme Etkisi: Bir tanığın hatalı olarak yeminli veya yeminsiz dinlenmesi, her durumda hükmün bozulmasını gerektirmemektedir. Yargıtay, bu hatanın “sonuca etkili” olup olmadığını, tanık beyanının hükümdeki belirleyici rolünü ve dosyada bulunan diğer delilleri dikkate alarak bir değerlendirme yapmaktadır. Eğer hüküm, büyük ölçüde usulsüz dinlenen tanığın beyanına dayanıyorsa bozma kararı verilme olasılığı artmaktadır.
- CMK Madde 50/1-c Kapsamındaki Tanığın Hakları: Suça iştirak şüphesi altındaki tanıkların, sanık hakkındaki olaylara ilişkin tanıklıktan çekinme hakkı bulunmamaktadır. Ancak bu kişilerin, CMK’nın 48. maddesi uyarınca kendilerini suçlayıcı beyanda bulunmaktan çekinme hakları saklıdır.
- CMK Madde 50/1-b’ye İlişkin Veri Eksikliği: İncelenen kararlar arasında, “ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar” hakkındaki (b) bendinin uygulanmasına ilişkin bir içtihat bulunmamaktadır.
Sonuç
Yargıtay kararları, 5271 sayılı CMK’nın 50. maddesinde düzenlenen “Yemin Verilmeyen Tanıklar” kuralının, ceza muhakemesinde delillerin toplanması ve değerlendirilmesi aşamasında kritik bir öneme sahip olduğunu göstermektedir. Yargı pratiğinde, özellikle maddenin (c) bendinin (suça iştirak edenler) kapsamının belirlenmesinde ciddi ve yaygın hatalar yapıldığı, bu durumun Yargıtay tarafından istikrarlı bir şekilde bozma nedeni olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Yaş küçüklüğüne ilişkin (a) bendinin ihlalinde ise Yargıtay’ın daha esnek bir tutum sergileyerek, hatanın sonuca etkisini somut olaya göre değerlendirdiği görülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun örgütlü suçlara ilişkin getirdiği özel yorum, “iştirak” kavramının dar yorumlanması gerektiğini ve bu tür davalarda tanıklık kurumunun işlerliğini sağlamayı amaçladığını ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, CMK Madde 50’nin doğru bir şekilde uygulanması, tanık beyanlarının güvenilirliğini artırmakta, sanığın savunma hakkını korumakta ve adil yargılanma ilkesinin temel bir gereğini oluşturmaktadır. Mahkemelerin, bu maddede sayılan istisnaları dikkatle değerlendirmesi ve usul kurallarına titizlikle uyması, yargılamaların sıhhati açısından elzemdir. Bu sebeple ceza davalarında hak kaybı yaşamamak için tecrübeli bir ceza avukatının desteği çok faydalı olacaktır.